29 Ocak 2011 Cumartesi

Zumbara-Paranin Yerini Zaman Alirsa

Bayildim bu fikre, harika, tam benim istedeyipte alamadigim sey, mesela bana teknoloji, tarasim,bilgisayar hakkinda birileri birseyler ogretebilse ne guzel olurdu, karsiliginda da kiyafet dolaplarini duzeltebilirdim (benim icin meditasyon gibi oluyor bazen) ya da eminim yardim edebilecegim bir seyler mutlaka bulabilirim. 
Gercekten cok zeki ve yaratici insanlar var su dunyada...
Zumbara'nın Öyküsü
Zumbara katılımcıları ile katılımcıları için var olan bir sistem. Paylaşarak hayatı kolaylaştırmak ve güzelleştirmek isteyen insanların buluştuğu bir topluluk da diyebiliriz.Gerçekten öyle. Zumbara'nın öyküsü de tamamen bununla ilgili. Bir rüya ile başladı bu öykü. Zaman Bankası sistemini, internetin yarattığı katılımcı rol ile birleştirmek ancak bunu yaparken yine Zaman Bankası sisteminden yararlanmak rüyası ile. Şöyle ki programlama dışında Zumbara için hiç bir profesyonel servis(para) kullanılmadı. Her şey fikre inanan, katkıda bulunmak isteyen güzel insanların katılımları ile gerçekleşti.
İşte tüm bu süreç boyunca, paylaşarak hayatı daha güzel kılarken öyle çok şey öğrendik ki, tüm bunlar Zumbara'nın misyonunu, vizyonunu ve değerlerini oluşturdu:
Misyon: Zaman Bankası Sistemini kullanarak kişiler arasında ilişki, karşılıklılık ve güven yaratmak.
Vizyon: Daha insancıl ve katılımcı değerleri mümkün kılan sosyal bir değişime katkıda bulunmak ve bu değişimi teşvik etmek.
Değerler: Zumbara kullanıcılarının, birbirlerinin hayatını kolaylaştırmasını ve güzelleştirmesini sağlayacak bir ara yüzdür. Zaman Bankası sistemi ve sosyal ağlardan (internetten) güç alan bu web sitesi:
  • İhtiyaç anında herkesin zamanının eşit değerde olduğunu vurgular. Eşitlikçi ve adaletçi bir sistemdir
  • Hayatta paradan daha önemli şeyler olduğunu, gerçekten sahip olduğumuz tek şeyin zamanımız olduğunu hatırlatır
  • Farklılıklarımızın bizi zenginleştirdiğini, birbirimize ihtiyacımız olduğunu tecrübe ettirir
  • Güven, karşılıklılık ve katılım (sosyal sermaye) sağlar
Zumbara'da emeği geçen, dünyanın değişik yerlerinden o kadar çok insana teşekkür borçluyuz ki. Fikrin aksiyon safhasına geçmede emeklerini ve tavsiyelerini esirgemeyen Özgür Alaz, gtalk sayesinde günlük olarak Zumbara'nın tüm sürecini takip eden ve stratejik olarak destek veren Meltem Şendağ, beyin fırtınası toplantılarında bizi yalnız bırakmayan Rosa Alconchel, Ana Gisbert, Cyril Maury, Noelia Valencia, José Luis Leborán. Tüm çılgınca fikirleri dinleyip, mantıklı bir şekilde eleştiren ve gerçekten ne düşündüğünü söylemeyi esirgemeyen Rafael Rodríguez Cabrera. Fikrin iletişimi konusunda tecrübelerini paylaşan Pilar Justicia, Zumbara ismine ilham veren Duygu Şendağ, Serap Öztürk, Bilgehan Çelik, Selim Özgen, Haydar Darıcı, tasarım konusunda katkıda bulunan Jason Li. Marka pozisyonlaması konusundaki tecrübelerini paylaşan Ebru Nizamoğlu, programlama konusunda yılmadan tüm sorularımızı cevaplayan Pablo Berges ve Kadir Dursun, tesadüfi bir şekilde yollarımızın birleştiği, zaman bankası fikrine gönülden inanan ve fikrin yayılması için köprüler kuran Serpil Ata , hukuksal konularda bizi aydınlatan Aytekin Gürbüz, Zumbara logosuna el emeği, göz nuru şekiller veren Kamile Kuzu, flash konusunda bize destek veren İhsan Karakaş ve Erhan Fırat, İngilizce tercüme konusunda yardım eden Anne Schluter, Zaman Bankası uygulamaları konusundaki engin tecrübelerini esirgemeyen Zaman Bankası İspanya koordinatörü Josefina Altés ve İngiltere koordinatorü Martin Simon, Zumbara için çektiğim hiç bir fotoğrafa hayır demeyen dedem ve kuzenlerim, fikre ve bize inanan ve her zaman arkamızda olan Tacettin ve Kadriye Güzel ve her ümitsizliğe kapıldığımızda yeniden motive olmamızı sağlayan, yılmadan bizi dinleyen ve desteğini hep yanımızda hissettiğimiz Fernando Berges del Arco.
Hayatı güzelleştirdiğiniz, paylaştığınız ve inandığınız için teşekkürler. İyi ki varsınız.
Sevgilerimle,
Ayşegül Güzel



İLGİNÇ!
Paranın yerini zaman alırsa
Zumbara, paranın yerine zamanın kullanıldığı bir takas sistemi. Bu sistemde bulacaklarınız hayal gücünüzle sınırlı; karton kutu yapımı eğitimi, dinleme, yabancı dil dersi, oda toplama hizmeti... Zumbara, ilgi alanlarınızı genişletirken kendinizi de keşfedeceğiniz alternatif ekonomi biçimlerinden biri. Parasız bir yaşam mümkün, işte kanıtı...
Hava yağmurlu. Soğuk da sayılır. Pazar pazar Şişli’den kalkıp, Karaköy’e gideceğim. Trafik de vardır kesin. Üstelik bütün bunlar Zumbara diye bir oluşumun yaptığı sergi için. Zumbara ne mi? Bunu biliyor olsam bu yakınmalara girişmezdim, ancak Zumbara yani zaman kumbarası, Türkiye için yeni bir oluşum. Dünyada kökü 1980’lere uzanıyor. Doğum yeriyse, Amerika. Sosyal adalet temsilcisi Edgar Kahn “insanın ihtiyaç duyulmaya ihtiyacı vardır” fikrinden yola çıkarak buluyor bu sistemi. Bugün 33 ülkede uygulanıyor. Her ülkenin sistemine göre şekil değiştiriyor. Mesela, İspanya’da devlet destekli. Amerika’da öyle sistemli uygulanıyor ki, zaman bankası enstitüleri var. İngiltere’de hem devlet destekli, hem de gönüllülüğü arttırmak için iki farklı yöntem hâkim. Zaman bankası, alternatif ekonomilerden sadece biri. Armağan kültürüne dayanıyor. Daha anlaşılır olmak gerekirse, zumbara; paranın yerini zamanın aldığı bir takas sistemi.
“Mesela” diye anlatmaya başlıyor Zumbara’yı Türkiye’ye getiren Ayşegül Güzel, “ben yıllardır fotoğrafçılıkla uğraşıyorum. Sevdiğim için başka insana bu konuyu anlatmak hoşuma gidiyor. Sen de ne zamandır fotoğraf çekmeyi öğrenmek istiyorsun. Esra buluşalım iki saatte sana pozometre, ışık, baya bir şey öğretebilirim, diyorum. Sen de karşılığında bana zumbara.com’dan iki saat yolluyorsun. Ben bu iki saati zaman kumbarama atıyorum. Mesela bir saatliğine evimdeki avizeleri taktırıyorum, ki bunu yaptım. Diğer bir saatiyle Afrika davulu dersi alıyorum, ki bunu da yaptım. Zumbaranın asıl amacı ilişki kurdurtmak, uzun vadede güven yaratabilmek ve topluluk kurabilmek”.
Bu sistemle ilk defa İspanya’da karşılaşmış Güzel, bir şirkette dört yıl boyunca inovasyon danışmanlığı yaptığı yıllarda. Kaldığı mahallede zaman kumbarasının adını duyunca merak edip, kayıt olmuş. Servis değişimi aldıkça mahallesindeki insanları tanımaya, o ilişkinin bir parçası olmaya başlamış. Etkilenmiş. İki yıl önceki yılbaşı gecesi kendine yıl içinde bir fikrini hayata geçirme sözü vermiş. Bunun ne olabileceğini düşünürken, zaman kumbarasının hayatına getirdiği güzellik gelmiş aklına. Zaman kumbarasını bir sosyal ağ ile birleştirme fikri de işte böyle doğmuş. Kâğıdı, kalemi alıp, yapılacaklar listesini hazırlamış. Ancak listeyi tamamlamak hiç de kolay olmamış, hele de programlama maddesi. Birikimlerini program yazdırmaya harcamış. Sonra da Türkiye’ye dönmüş. “Alternatif akımlar hep küçük topluluklarda kaldığı için büyük seviyeye ulaşamayacağını düşünüyoruz, ancak internet bunu değiştirebilir” diyerek anlatıyor bu çabayı, “Yani Türkiye’de önemli bir deney yapılıyor şu an. Zaman bankası sosyal bir ağla birleşerek ilk kez uygulanıyor. Sosyal teknolojilerin katılımı arttırıcı gücüne çok inanıyorum. Alternatif ekonomiler sadece mahallelerle sınırlı kalmamalı, çünkü bunlar paranın yarattığı dengesizlikleri giderebilir.”
Bu nedenle bu fikre güvenen, inanan bir teknoloji ortağı arıyorlar. İstiyorlar ki zumbara kendini sürdürebilecek ekonomik bağımsızlığı kazanabilsin. Bilgi Üniversitesi’nin 2010 sosyal girişimciler ödülünü aldıkları düşünülürse bunu da başaracaklar gibi. Birkaç ayda 400 üyeye ulaşmış zumbara.com. 350 kişi arz-talep de bulunmuş. Şimdiye kadar 30 hizmet değişimi yapılmış. Neler yok ki; inovasyon metodolojisi dersi, masaj, permakültür, programlama, web tasarımı yapımı, fotoshop eğitimleri, araba sürme dersi, karton kutu yapımı, meditasyon, yoga...
“Arz-talep insanların hayal güçlerine bağlı” diyor Güzel, “Genelde ilk girdiklerinde ben ne yapabilirim ki diyorlar. Ancak o kadar çok yapabileceğimiz şey var ki, diğer insanlardan ilham alarak siz de oluşturmaya başlıyorsunuz. Ben çok stres olduğumda evi düzenlemeye başlıyorum, bu bende meditasyon etkisi yapıyor, zevk alıyorum. O nedenle dağınık odalar düzenlenir diye bir arz girdim mesela.”
Zumbara aslında bildiğimiz ama artık uygulamadığımız bir hayat tarzını bize tekrar hatırlatıyor; paylaşım, muhabbet, dokunmak, durmak, ilgi göstermek, düşünmek... Katılımcılarının çoğunun 28 yaşında olması boşa değil belki de, bu oluşum 80 sonrası kuşağın yeniden bir arada durmayı öğrenmesi de. Çok değil, sabah mahallede gördüğünüz ilk insana “günaydın” demekle işe başlamayı öneriyor Güzel. Bu bile bir insanda gülücük yaratmak için yeterli. Ona göre şu anda insanlığımızı hissetmemize bile fırsat vermeyen ekonomik, çevresel ve ruhsal krize rağmen paylaşım ihtiyacı içindeyiz, internetteki sosyal topluluk yaratma çabası da bunun göstergesi. Sadece internetle sınırlı kalmak istemiyorlar. Hapishanelerde, mahallelerde projeler yapmak da var amaçları arasında. Hatta Adana Yüreğir Belediyesi ile bir mahallede proje yapmak için görüşmelere başlamışlar. “Zumbara’nın amaçlarından biri de Açık Kampusları yaratabilmek” diyor Güzel, “Kampus ortamları üniversitelerle sınırlı olmak zorunda değil, onları dışarı taşıyabiliriz. Çünkü üniversiteden çıktıktan sonra paylaşım ortamının bir anda sona erdiğini görüyorsunuz, bu korku yaratıyor. Hayatı böyle öğrenmemiştim demeye başlıyorsunuz. Neden mahallelerde film izleme etkinlikleri, yemek toplantıları, caz geceleri yapmayalım?”
Onun hayal ettiği dünyaya gelince, sadece ekonomik değil, sosyal ve çevresel değer de yaratabileceği bir yaşam. Bu anlamıyla Zumbara’dan çok fazla şey öğreniyor. Bunlardan biri de yavaşlamak, yapmak değil de olmaya doğru daha fazla gitmek. Zaman bankası sistemini uygulayan ülkelerin koordinatörleriyle iletişim halinde Güzel, düzenli buluşmalar yapıyor, deneyimlerini paylaşıyorlar. Hatta yakında uluslararası bir proje yapmayı bile planlıyorlar.
Zumbaracılar her ay bir etkinlikle bir araya gelmeye devam edecek. Zamanları belli olmasa da şekillenmiş birkaç fikir var. Bunlardan biri “Sıradan anlarda sıradışılığı yaşa” adı altında insanlara anın büyüsünü yaşatan küçük, interaktif bir etkinlik. Diğeri ise, “Tecrübeyi Yaşa”. Mesela deri atölyesine gidip bir işçinin bir gününü paylaşmak ya da Galata köprüsünde balık tutan bir amcadan balık tutmayı öğrenmek. Bize nasip olan “Her telden çalan sergi” de en az bunlar kadar ilginç. Herkes zevk alarak yaptığı, atmaya kıyamadığı el ürünlerini sergiliyor bir masa etrafında; yelekten cam boyamaya, topraktan duvar gazetesine kadar her şey var. Her parçanın hikâyesi anlatılıyor, dolayısıyla geçmişler de. Bir masa etrafına toplanmış on insan, birbirini ilk defa görmüş olsa bile dinliyor, dokunuyor. Güzel’in dediği gibi, “Aslında bunların hepsi bahane, maksat muhabbet!” 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder