16 Nisan 2010 Cuma

Ben de Bakımlı Bir Kadın Olmak Istiyorum...


Geçen Cuma dibe vurduğum gündür.

Artık bir şeyler yapmalıyım.

Bana kızanlar olabilir şimdi söyleyeceklerime. 

Önemli olan iç güzelliktir ya da sen şişko değilsin gibi şeyler söylemeyin boşuna lütfen çünkü ben de işe yaramıyor, keşke yarasaydı.

Doğumdan sonra kilolarımdan hala kurtulamadım. 

İşin kötü tarafı fazla kilo üzerine hamile kalmıştım. 

Hamilelikten sonra aldıklarımı versem bile en az bir 5-6 kilo daha vermem lazım.

Yok beceremiyorum. 

Eskiden en fazla 3 gün süren rejim yapma denemelerim yarım gün bile sürmez oldu.

Rejim lafı kafamdan geçtiği anda bende yemek yeme hissi uyandırıyor.

Ve kabul ediyorum iradesi zayıf bir kadınım.

Hayatımda ilk defa istediğim kiloya geldiğimde kendiliğinden olmuştu hiç bir şey yapmadan. 

Çok mutluydum ancak kısa sürdü o günler.

Önce yemek diyarı Abu Dhabi’ye taşındık, deli gibi spor yapsamda buranın tembel yavaş temposu benim metobolizmayı da yavaşlattı. (Açık büfelerde tıkınmamın hiç bir suçu yok!)

Birde 2.5 kilo çocuk doğurmak icin 22.5 kilo alınca olanlar oldu.

18 kilodan çok çabuk kurtuldum neyseki fakat hamilelikte aldığım 4 kilo o kadar inatçıki imkanı yok gitmiyor.

61.1 seviyesinde büyük bir direnç var.

Bir kez test etti ve kıramadı, üzerinden 5 ay geçti yanına yaklaşmadı bir daha kilom.

Destek noktası diye bir şey yok, yukarıya doğru sınırsız, dikkat etmesem uçacak.

Altın, dolar gibi satılsa kilolarım en iyi getirisi olan yatırım aracı olurdu inanın bana.

Üzüldüğümde kilolar yukarı, sevindigimde yine yukarı,..

61.1 noktasını bir kırabilsem sanki kilolar hızla düşecek gibi geliyor, tabii sevincimi bir dilim tatlı ile kutlamaya karar vermezsem.

Ben de fazla kilolarımı verene kadar yeni kiyafet almamaya karar verdim ve sanki şişmanım diye güzel giyinmeye hakkım yokmuş gibi hissediyorum asıl sorun hiç bir şeyi üzerimde yakıştıramam aslında.

Öyle olunca ben anlayacağınız hamile kaldığım günden beri pasaklı pasaklı dolaşıyorum. 

Bol kıyafetler iddiasız, olabilecek en rahat ayakkabılar ile.

İnsan önce kendi vücüdunu beğenmeyince kıyafetlerine de önem vermiyor, kıyafetler ve vücut iyi olmayınca saça başa da önem vermiyor

Bir bırakma kendini bir kendinden vazgeçmiş dünyaya küsmüs haller sormayın gitsin.

Herşeyi o 10 kiloyu verdikten sonraya programlama hali.

O gün mucizevi bir şey olacak ve ben balkabağından bir prensese dönüşeceğim sanki.

Yahu bırak dönüşümün yavaş yavaş olsun. Önce başka şeylerden başla, bir kendini iyi hisset belki devamı gelir değil mi?

100 gram versem bir rahatlık çöküyor üstüme ve hemen bunu bir çikolata ile kutlamak hissi uyanıyor bende.

Yanlış bir bakış açısı tabiki, kadın kaç kilo olursa olsun her zaman bakımlı olmalı yalnızca kadınlar değil,erkeklerde.

Ben böyle paçoz halde takılırken bakıcımızın izin günü olan Cuma günü karşıma öyle bir çıktı ki o an kafama dank etti.

Hangimiz bakıcı belli değildi. 

Ben bakıcıdan çok temizlikçi gibi görünüyordum diyecekken tutuyorum kendimi, kendine saygısı olan çok şık giyinen temizlikçilerde gördüm yani düşünün işte halim onlardan da berbattı.

O günden sonra kendime keyifle büyük beden kıyafet alırmıyım hala bilmiyorum ama biraz daha dikkat etmeye ve kilo kaybetmek için ekstra çaba sarfetmeye karar vermiş bulunuyorum onbin birinci kez, hadi hayırlısı…

Not: Sizce Nilgün şu an kaç kilo? Hesabı yapabildiniz mi?

Siz hiç yanlış meslekte olduğunuzu düşündünüz mü?

Sevmediğimiz işleri neden yapmak zorunda kalırız?

- Parası iyidir,

- Alışmışsınızdır, değişiklikten korkar hale gelmişsinizdir,

- Fazla seçim şansınız yoktur,

- Arkadaşlarınızdan memnunsunuzdur ya da patronunuzdan,

- Güvenli olduğu için başka bir işe grip işsiz kalmayı göze almak istemezsiniz,

- Şu an yaptığınız iş asıl yapmak istediğiniz işten daha popüler veya saygınlık uyandıran bir iştir.

Hadi çekinmeyin söyleyin, sizin nedeniniz bunlardan hangisi, ya da hangi nedeni eklemek istersiniz bu listeye?

İşinden memnun olanların sayısı çok azdır çünkü kiminle konuşsam herkes aynı şeyden şikayetçi.

Ben bu işte olmamalıyım!

Yanlış anlamayın, çalışmayı sevmeyen insanlardan değil yaptığı işi sevmeyen insanlardan bahsediyorum.

İşinden memnun olan nadir insanlar da yok değil tabiki. 

Kimisi idealinden vazgeçmemiştir, yeri gelmiştir sürünmüştür ama sonunda istediği işi yapıyordur.

Ya da bir süre sevmediği işi yaptıktan sonra, yeter artık deyip, gözünü karartıp, herşeyi bırakıp istediği mesleği seçebilmiş insanlar da yok değildir.

Tanıdığım bir kaç insan var, benim gibi aynı bankada calışmış Hülya mesela, yıllar sonra kendi işini yapmaya başladı. 

Bir arkadaşı ile ortak t-shirtler yapıp pazarlıyorlardı en son, eminim işi daha da büyütmüştür şimdilerde.

Ya da bankacılık gibi bir çok kişiye göre iyi ve klas sayılan bir mesleği bırakıp, kendine restoran yada kahvehane tarzında yer açan insanların hikayelerini duyarız.

Tabii ki bu işler daha az çalıştırmayı gerektirmiyor ancak yaratıcılığınızı geliştiren, benim işim diyebileceğiniz, sahiplenebileceğiniz, daha önceki deneyimlerinizi birleştirip sevgi ile harmanlayabileceğiniz bir işe sahip oluyorsunuz.

Belki 9-6 çalışmaktan daha çok çalışıyor ve yoruluyorsunuzdur, ancak sizi mutsuz etmiyordur.

Bir başka örnek olarak eşim ile tanışmama vesile olan Yonca hocayı verebilirim. 44 yaşında çok iyi olan işini bırakıp dans hocası olmaya karar verdi ve işinde çok başarılı.

Sonra kuzenim Ebru erken evlendi erken çocuk sahibi oldu. Uzun süreler hiç çalışmadı.

Dört sene önce kıyafet mağazası açtı. Bir iş kadını oldu. Mal alıyor, satıyor, pazarlıyor, muhasebesini yapıyor, kendi parasını kazanıyor nihayet. İşe önce güzel, yaratıcı, zevkli takılar yaparak başladı sonra ilerletti. Bir ara kahve işletmesi işine soyundu.

Bu insanlara hayranım ve hepsinin önünde şapka çıkarıyorum.

Her ne kadar sürekli işinde vızıldayıp şikayet edenlerin önde gideni de olsam burdan çıkartmak gereken; “ağlamayı bırak, kendin için bir seyler yapmaya bak”.

İyi haftalar.

Haftanın Kitabı: Alya, Sevgilim ve Ben

Haftanın Filmi: Valentine’s Day

Haftanın Şarkısı: 3 words

Nilgün
2010-04-16
Bu yazı 11653  kez okundu.