19 Aralık 2011 Pazartesi

SADE UDU konseri

SADE UDU…
SADE konserine gittik Giyacito ile 16 Aralik 2011 Cuma aksami.
Harikaydi, kadin 54 yasinda ama performansi muthisti.
Ve the way she moves inanilmaz, gercekten cok begendim, gercekten cok guzel dans ediyor, cok cool, oyle zor hareketler, akrobatik hareketlerden co uzak, adi gibi cok sade ve az ve oz ama cok cool, cok unique...
Sesi harika, sahne show’u cok iyiydi, tabiki Beyonce gibi atayip ziplamasi yoktu ama o da kendi muzigine yasina yakisir bir sekilde cok iyi performans gosterdi.
Onu izlerken ve dinlerken sunlari dusundum.
Bu kadin onca yetenekli insan arasindan siyrilmis, kendini tanitmayi ve ismini duyurmayi, meshur olmayi basarmis ve en onemlisi bunu yillarca koruyabildi ve sayginligini kazanabildi milyonlarin. Malum ismini duyuran cok insan var ama saygi kelimesi ile isimlerini ayni cumlede kullanmaniz imkansiz.
Zaten sahnede o kadar “cool”’ ki ve her halinden gorebiliyorusnuz her seyi asmis ben neleri yaptim basardim dercesine.. Yalnis almayin ukala demek istemiyorum ama asillik akiyor heryerinden, insanlarin basarmak icin kendilerini parcaladiklari seyi bu kadin yillar once basarmis…
Ukala degil asla hatta cok ama cok alcakgonullu, o orchestra ekibini tanitirken ne kadar alcak gonulluydu her birinin onunde egildi tek tek.
Sarkilari zaten olmez sarkilar listesinde, smooth operara, soldier of love sonra no ordinary love…
Kisaca iyiki gittim ve hic unutmayacagim diyecegim nadir konserlerden biriydi bu konser
Su clip'e bakin su sarkiya sese, kareografiye su kadinin asilligine bakin(ve de dansci cocuga, yuzu yok ama yuze gerek yok, her halinden cok cool ve yakisikli gozukuyor)

http://www.youtube.com/watch?v=15WDBuvovXo&feature=share


Bu yaziyi yazdigim gunun ertesi Yonca Tokbas'da bunlari yazmis,begendim ve benim anlatmak istediklerimi daha iyi anlatmis.

SADE konseri @Abu Dhabi

Size Sade’yi anlatacağım şimdi. Anlatabilirsem tabi.Sahneye siyah pantolon, siyah bluz ve siyah topuklu bir ayakkabı ile çıktı. Sonra ayakkabıyı düzüyle değiştirdi. Saçları ense dibinden bir at kuyruğu. Siyah. Sade. Çok sade.

Sesinden ve kendinden başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayan bir halde, sahneye çıktığı an, sanki gökten bir Tanrıça, Müzik Tanrıçası inmiş gibi hissettirdi tüm ahaliye.
Heykel gibi. Kusursuz bir heykel... Duru. Sade. Güzel. Asil. Başka türlü asil.
Hepimiz sustuk. Kıpırdayamadık o söylerken.
O asaleti tarif edemem ki kimseye. Havasında vardı asalet. Alnında vardı. Tepeden tırnağa sesinde vardı...
Havasındaki o asalet yüklü bulut hepimizi kapladı. Sustuk. Dinledik. Tapındık sanki ayindeymişiz gibi.
Birbirini tanımayan binlerce insan, saygı duruşunda dinledik. Ne bir ekstra şova gerek vardı, ne başka bir ışığa. Sade ışıktı.
Müzik ve sesten, Sade’nin sesinden başka hiçbir şeye gerek ve yer yoktu sahnede.
İki minik hareket yapıyor Sade, kollarını kaldırıp yukarı, Matador gibi, o kadar. Ve o iki hareket öyle yeter ki!
O an sanki sesi değince bize, hepimiz cam kırıkları gibi dökülüyoruz sağa sola.
Döküldük saçıldık zevkten sağa sola.
Jezebel’i oturdu yere öyle söyleyiverdi. Tık yoktu havada. Sade sesinden başka...
Şarkı üzerimize yağmur gibi yağdı. Yağdı yağdı yağdı.
Sonra uzun beyaz bir elbise giydi. Saçlarını açtı.
Yalın ayak.
Kiss of Life söylerken, yüzündeki hayat çizgileri görünürken; ne bedeninden, ne vardığı 52’nci yaşından, ne de herhangi bir oluş halinden utanan sakınan bir insan vardı karşımızda.
Gurur vardı. Gurur.
Haklı, asil, sade ve insanı ezmeyen tam tersine mutlu eden bir gurur. “Sen de gurur duy kendinle!” diyen bir gurur.
Aklımı yüreğimi, kadın olarak kendime dair düşüncelerime daldı Sade.
Konser sonunda gözleri dolarak herkese teşekkür ederken; “Umarım herkes bu hayatta en az benim kadar çok sevilme şansı elde eder...” dedi.
Soldier of Love başladı. Sevgi Askeri... Hazır ola geçtik.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder