24 Nisan 2008 Perşembe

İki kitap, bir film: AFGANİSTAN



Kite Runner (Uçurtma Avcısı olarak Türkçe’ye çevrildi) ve A Thousand Splendid Suns... iki kitap, aynı yazara, Afgan kökenli Amerikalı Khaled Hosseini’ye ait. Her ikisi de bir çok ülkede en çok satan kitaplar rafında yer alıyor.
Uçurtma Avcısı adlı kitabın filmi çekildi. İzlediğinizde göz yaşlarınızı tutamıyacağınız, 30 yıldır bitmeyen Afganistan’ın dramını anlatıyor.

A Thousand Splendid Suns, sevdiklerini kabetmeleri sonucu hayatları kesişen, iki Afgan’lı kadının hikayesi. Mariam piç olarak dünyaya gelmenin tüm sıkıntılarını çekmiş, gözden uzakta küçük bir klubede annesi ile yaşamaktadır. 15 yaşında annesini kaybettikten sonra varlıklı babası tarafından başından savmak için zorla 40 yaşındaki Rasheed ile evlendirilir ve başka bir şehire gönderilir. Mutsuz, ızdırap dolu bir evlilik onu bekliyordur.

Leila, aydın bir ailenin çocuğudur. Akıllı ve güzel bir kızdır,Mariam’ın hayatından farklı olanaklar önüne sunulmuştur. Mariam okula hiç gitmemiştir.
Leila’nın babasının tek dileği kızının üniversiyeti bitirip iş sahibi olması, kendi ayakları üzerinde durmasıdır.

Ancak Rusların işgali ile başlayan, önce Ruslara karşı, daha sonra iç savaşa doğru giden bir kargaşanın kurbanı olur ikiside.

Leila savaşda ailesini kaybeder kendiside ölümden döner ve hayatda kalabilmek için –iki seçeneği daha vardır; açlıktan ölmek veya hayat kadını olmak- Rasheed’in ikinci karısı olmayı kabullenmek zorunda kalır, 14 yaşında iken.

Rasheed acımasız bir adamdır. Kendisine çocuk veremeyen Mariam onun için değersiz bir varlıktır. Hamile olan Leila göz ağrısıdır. Mariam Leila’yı önceleri kıskanır ancak daha sonra hem Leila’ yı, hemde kızını kendi çocuklarıymış gibi sever.
İki kadın kendileri ile aynı kaderi paylaşmasını istemedikleri kızları ile birlikle kaçmanın yolunu ararlar ancak bu hiç de kolay olmıyacaktır.

Artık Taliban ülkeyi ele geçirmistir. Yanlarında eşleri olmadan sokağa bile çıkamazlar.
Tepeden tırnağa siyahlar içinde olsalar bile sokağa çıkmanın cezası canlarından olmaktır.

Uçurtma Avcısı ise, iki küçük Afgan çocuğun hayatını anlatıyor.

Amir doğum sırasında annesini kaybetmiş, zengin bir babanın oğludur, Hassan’da Amir gibi annesizdir ancak ailenin hizmetçisinin fakir oğludur, ikiside hemen hemen aynı yaşlardadır.  Amir okula gider, Hassan evde kalıp temizliğe yardımcı olur. Hassan, Amir’ e son derece bağlı, iyi kalpli sevimli biridir.

Amir, annesinin yokluğunu hisseden, içe dönük, sürekli babasının ilgisini ve onayını bekleyen bir çocuktur.

İkisinin de en büyük hobisi diğer bir çok Afgan çocuğu gibi uçurtma uçurmaktır. Amir’in hayatı boyunca unutamayacağı, ve onu sürekli rahatsız edecek olan olay, uçurtma yarışmasında birinci geldiği gün gerçekleşir.
Hassan’ ın başına gelenler, Amir’ in kendisini ömür boyu affetmesine engel olacaktır. Amir Hassan’ın tecavüz edilmesine seyirci kalmıştır…

Afganistan’daki politik karışıklıklar, Amir’i ve babasını ülkeden ayrılmaya iter. Amerika’ya taşınırlar, yolları ayrılır, Hassan, Afganistan’da kalmıştır.

Yazar olan Amir bir gün ülkesine dönmek zorunda kalır, Taliban yönetimi altındaki ülkesini zulüm içinde görmek onu şok edecektir. Hikayenin bu kısmında, gelişmeleri  nefeslerinizi tutarak okuyacagınız/izliyeceğiniz , yürek parçalayıcı süpriz  gelişmelere sahne olmaktadır.

Önce kitapları okumanızı sonrada filmi izlemenizi tavsiye ederim. Afgan halkının  bitmek bilmeyen dramına daha yakından şahit olacaksınız.

Kadınların başı açık gezebildikleri, üniversiteye gidebildikleri bir ortamdan, çarşafa bürünüp, küçük yaşda evlendirildikleri ve erkek çocuk vermek dışında hiç bir haklarının olmadığı, değersiz bireylere dönüşmesinin hikâyesi.

Bir çok kişinin tahmin bile edemediği bir son. Eminim özgürce dolaşabildikleri sokaklardan korkuyla geçmek zorunda kalacaklarını bir çokları akıllarına bile getiremediler önceleri.

Sadece kadınlar kurban değil, Taliban yönetimine karşı çıkan erkeklerde zulümden nasiplerini alıyorlar ve en acısıda İslam dini altında cihad yapan bu insanların, kimsesiz küçük çocukları, erkek yada kız farketmeden toplayıp, seks partilerinde iğfal etmeleri, köle olarak kullanmalarıdır.

En son gazetede okuduğuma göre hayat daha zor bir hale gelmiştir “Afgan Batağı”nda.

Dünyanın en büyük uyuşturucu ticaretinin yapıldığı ülke Afganistan.
Bir çok kişi geçimini afyon üretimi ile sağlıyor.
Uyuşturucu mafyası, Taliban yönetimine daha çok rüşvet vermek zorunda kaldıklarından, toprak sahiplerine baskılarını artırıp, borçları karşılığı istedikleri afyonu üretmelerini, tarlaları yakarak imkansız hale getiriyorlar.

Başka hiç bir gelir kaynağı olmayan halk, hayatda kalabilmek icin 9-10 yaşındaki kızlarını eş olarak uyuşturucu ağalarına veriyorlar.

"Afyon gelinleri" adı takılan ve borç karşılığı verilen 9-10 yaşındaki kızlar arasında intihar edenler bulunuyor.

Yıllarca Taliban yönetimini Ruslara karşı destekleyen, silahlandıran, savaş eğitimi veren  Amerika şu anda ülkeye demokrasi getirmeye çalışıyor!!!

Nerde nezaman patlıyacağı belli olmayan bombaların, Taliban zulmü ve Amerikan bombalarının arasında sıkışan bir halkın yaşam öyküsü.

Aynı kâbusu şimdi Irak yaşıyor. Irak’ta ailenin tüm erkeklerini savaşda kaybeden kadınlar hayatda kalabilmek için kızları ile birlikte Suriye gibi civar Arap ülkelerinde komik ücretler karşılığı fahişelik yapmak zorunda kalıyorlar.
Üstelik bu kadınların en büyük muşterilerininde Suudi Arabistan’dan hafta sonu için gelen erkeklerin olması düşündürücü.

Ülkelerinde kalanlarda yine başlarını kapatmaya, evden dışarı çıkmamaya zorlanıyorlar. Karşı çıkanlar sokak ortasında öldüresiye dövülüyorlar.

Arap dünyasını anlamak zor. Kendi insalarına yardım etmek varken ve buna güçleride yeterken ilk darbeyi indirenler genelde kendileri oluyorlar.
İslam dinini çarpıtıp, tüm dünyayı “islam fobi” ile tanıştıran elleri kanlı, canilerin önüne kimse geçemiyor. İşin ilginç yanı, en çok zararı gören yine kendi insanları oluyor.

Bu konuda her ne kadar giderek karamsarlaşsamda, barış, huzur ve istikrarın eksik olmadığı günler ümidiyle...

Hoşçakalın

Nilgün

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder