12 Ağustos 2012 Pazar

Bodrum

Bodrum favorilerim

Gümüslük Aquarium Su kenarındaydı masamız. Henüz hava kararmamıştı.
Mezeler ve lagos şiş, çok iyiydi. Keyfimiz de. Çocuklar, “Bize para verin!” dediler, 20’şer lira kaptılar, kendilerini Gümüşlük Pazarı’na attılar. 5 liralık bilezikler aldılar. Onlar mutlu, biz mutlu. Ahtapotlu bir spesyalleri var, çok sevdik. Sahibi İlknur ve Cengiz Özbaşaran. Oğulları da Can ve Cansın. Sevimli, ilgili ama ilgiyle insanı boğmayan bir aile. Ben restoran sahiplerinin gelip masaya oturup 50 saat konuşmalarını, yaptıkları işleri anlatmalarını sevmiyorum. Bu aile öyle değil. O kadar hoşumuza gitti ki, yediklerimiz ve aşçı beyin içeriden çıkıp kendisinin servis etmesi.. bir daha gittik. Yaz bitmeden bir daha istiyoruz!
Havva Ana’nın ekmegi

HER sene bir de oraya kahvaltıya gidiyoruz. Her şey doğal. Gerçek yumurta yiyorsun. Zaten tavuklar filan dolanıyor etrafta. Bildiğin köylü kadın Havva Ana. Ama o da artık bir “celebrity”. Elleriyle ekmek koparıyor filan. Eskiden muhtemelen bunu doğal olarak yapıyordu, şimdi şehirli insanların bu tür otantik numaralarından hoşlandığını bildiği için de yapıyor. En azından ben öyle düşünüyorum. Mutlaka yolunuzu düşürün, orada bir kahvaltı edin.
Erenler Sofrası

MEĞER üç yıldır varmış. Ben nasıl kaçırmışım. Neler kaçırmışım. Dün akşam gittim. Bodrum’da yediğim en güzel yemekler listesinde, resmen bir numarayı zorladı. Ortakent Yarbasan Taş Evleri’nin içinde. Orası da çok enteresan bir yerleşim alanı. Site demeye dilim varmıyor. Ortaçağ kasabaları gibi. Müthiş gerçekten. İşte o taş güzelliğin içinde, bir avluda Erenler Sofrası. Şiddetle tavsiye ederim. Kadınlar işletiyor, kadınlar servis yapıyor, inanılmaz yemekler var. Bildiğimiz lezzetlerin farklı yorumları. Ve fonda canlı flüt dinliyorsunuz. Kendinizi İtalya’da bir taş avluda hissediyorsunuz.
Orfoz

BODRUM’a gelip Halikarnas’ın yanındaki Orfoz’da yemek yememişseniz... Çok fena, çok üzücü. Acayip çok şey kaçırmışsınız demektir. Hemen yiyin. Tabii inşallah yer bulursunuz. Tamamen farklı bir deniz ürünleri deneyimi. Başka bir standart. Başka bir lezzet. Gideceğiniz restoran son derece sıradan, ama yiyeceğiniz yemekler öyle değil. Çok özel. Bodrum’da başka öyle bir yer yok.
Bitez Dondurmacısı

HEP meşhurdu ama Gülse Birsel yaza yaza iyice meşhur etti. En sıkı Bodrum markalarından biri. 7-8 şubeye ulaşmışlar. İstanbul’da açmayı düşünüyorlarmış. Benim favorim Bitez’deki ana şube. Hep aynı alçakgönüllülük, aynı sevimlilik. “Biz para yaptık, havalandık” yok. Alya’ya ne zaman kavga etsek, “Hadi Bitez Dondurmacısı’na” diyorum. “Tamam” diyor, “Barışalım. Nasıl olsa orada barışacağız.” Gerçekten de söz konusu Bitez Dondurmacısı olunca, hayat duruyor. Sihir gibi, ilaç gibi. Daha piyasaya sürmedikleri bir-iki dondurmayı tattırdılar, şahaneydi. Beni baştan çıkaran dondurmalar, bal badem, karadut, çikolata. Sakızlı da çok iyi. Limon ve kavun da. Yazdığım şeyden benim ağzım sulandı, bir Bitez yapıp geleyim.
Limon

LİMON, Candan ve Rıza’nın yeri. Benim için her zaman bir numara. Ama objektif olmam mümkün değil çünkü onlar benim arkadaşlarım, ne yapsalar seveceğim. Orada, Allah’ın yamacında, yoktan bir marka yarattılar. Ne zaman önünden geçsem, sonsuza kadar araba park etmiş oluyor. Millet Limon diye ölüyor. Bir tek bu sevimsiz. Çok “popüler”ler ve çok “in”ler. Ama yapacak bir şey yok. Günbatımı için ideal ama esas olarak kahvaltı. Bu pazar yine 10 kişi ordayız, ağacın altındaki uzun masa.
Gemicibaşı
FİGEN Batur’u okuyup gittik. Onun gazıyla yani. Çok da iyiydi. Bodrum Marina’nın karşısında. Adam gibi mezeler, iyi balık, çok çok hızlı servis.
Sakız Ana’nın kadayıfı

HER sene vazgeçemediğim tatlardan biri. “Bu kilolar nasıl alınıyor?” sanıyorsunuz! Aklınızın bir kenarına Sakız Ana’nın lokantasını yazın. Çok iç açıcı bir yer değil. Kendi halinde, iddiasız bir lokanta ama yemekler iddialı. Kadayıf ise süper. Al eve git. Yolda da tırtıklama...
Bal Mahmut’un çigböreği

KARGI Koyu’nda. Genellikle kalabalık oluyor. Bir çiğbörek yiyeceksiniz diye ananız ağlıyor. Salaş’ın Allah’ı. Amaaaa o çiğbörek her şeye değer. Orada yiyeceksiniz, eve getirince bir şey benzemiyor.
Teldolap

SAHİBİ Fatoş-Ömer Köylü. Ömer Bey’in takma adı da Keçi. Galiba hem inadından hem de Gümüşlük’ün tepesinde bulunan Teldolap’ın ancak bir keçinin çıkacağı diklikte olmasından. Müzikal bir aile. Cool bir aile. Oğulları Mert, bu sene perküsyonun başında. Teldolap, günbatımı için müthiş. Ve kesinlikle farklı bir Bodrum. Yemekler de iyi. Ciğerini ve Teldolap böreğini tavsiye ederim. Bu sene, incirli bir dondurmaları var, of ki ne of. Perşembe ve cumartesileri canlı müzik oluyor. Geçen sene, daha az insanın bildiği bir yerdi. Maalesef, bu sene iyice popüler olmuş. Tek sevimsizlik bu. Teras filan büyümüş. O tatlı salaşlık yok. Bu sene, salaşlık artı şıklık olmuş. Düğün filan da yapmaya başlamışlar. Gelecek seneden korktum.
Yalıkavak Marina

O NE ya! Müthiş olmuş! Saint Tropez’deyiz sanki. Gerçekten gezince çok şaşırdım. Alışık olduğumuz marinalardan değil, bir tık üstte. Turgutreis Marina da güzel, çocuklarla gidip konser izlemesi, dondurma yemesi ama Yalıkavak Marina başka bir şey. Çok şık, çok bakımlı. Marina’nın Cipriani ve Billioner’in bulunduğu kısmı biraz İstanbul olmuş. Ben girişteki Enver Çamdal camlarına bayıldım, öldüm, âşık oldum. Kuşları ve balıkları inanılmaz modern yorumlamış. Aldım tabii. Daha da istiyorum.

Cardakli 
Yalıkavak’ta Mehmet’in yerinde Çardaklı’da balık yemek için

Bodrum ici
Mandalin

Kismet, Mimoza, Orfoz, Bagarasi
Bunlardan Orfoz ve Kismet'e gitmedim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder