Ev değil, tımarhane
Aileden kalma evde oturuyorum. Burada dünyaya gelmişim. Ömür de burada geçiyor işte... Sabah çıktım evden, gazeteleri alıp döneceğim... Sekiz yaşımdaki halimle karşılaştık. "Hayrola suratın bir karış." "Öğretmen bana taktı. Ha bire tahtaya çekiyor. Bir de ben onu tahtaya çeksem, iki soru sorsam, bassam sıfırı..." "Ne soracaksın?" "Kanuni Sultan Süleyman'ın atının adını soracağım. Bilemeyecek, basıcam sıfırı..." "İşin aslını anlat." "Ya, kız yüzünden itiştik sınıfta... Öğretmen beni, öbür oğlanı, kızı sözlüye çekti. İkimize de sıfır verdi." "Kız kaç aldı?" "Beş aldı. Hem oğlanları birbirine sokuyor hem her şeyi biliyor."
'AH NEREDE 23 YAŞIM..'
22 yaşım deli gibi geçip gitti yanımızdan. Bir yerlere geç kalmış yine... Arkasından koşarak 23 ve 24 yaşım geçtiler eşofmanla... Onlar da maça geç kalmış. Hep geç kalıyorlar. Girdim evden içeri, bir kahve yapayım diye daldım mutfağa... 12 yaşımla karşılaştık. "N'aber ufaklık?" "İyiyim moruk. Sınav var, bomba gibi hazırlandım. Muhteşem kopyalar hazırladım. İnce ince yazdım her şeyi..." "Ya, kopya çekme." "Kopyaları, kopya çekmek için hazırlamıyorum. İnce ince yazarken hem hepsini çalışıp öğrenmiş oluyorum hem de çalışma eğlenceli oluyor," deyip avcuma incecik kağıtlara yazılmış kopya rulolarını sıkıştırdı. "Al kendini sınava çek bakalım; okulda öğrendiklerinden bir şey kalmış mı geriye kafanda..."
İLK AŞK MEKTUBU
Koştu gitti. Ben kahve suyu ısıtırken 18 yaşım girdi içeriye, surat bir karış. "Ne o yine uyuyamadın mı, kitap mı okudun sabaha kadar?" "Hayır, okumadım, yazdım. Bir kıza aşık oldum. Ona bir aşk mektubu yazdım." "Peki, kız aşık olduğunu biliyor mu?" "Bugün söyleyeceğim; sonra da onu niye bu kadar çok sevdiğimi anlatan bu mektubu vereceğim." "Peki, ya kız hayır derse?" "Taktığın şeye bak yahu. Ben de başka kıza veririm mektubu. Damardan yazılmış aşk mektubu gibi malın olsun... Bunu okuyan yamulur." 25 yaşım kapıdan dinliyormuş. "Senden bir mavi gömlek alabilir miyim? Bugün işe başlıyorum." dedi. Yatak odasına geçtik, gömlekle beraber bir kravat tırtıkladı. "Nasıl bir gelecek düşlüyorsun?" dedim 25 yaşıma. "Beş yılda çok başarılı bir çıkış yapmış, yükselmiş biri olmak istiyorum. Bir iki gönül macerasından sonra evlenirim. 30 yaşında iki çocuk babası, işinde yükselmiş, mutlu bir evliliği olan biri olmayı amaçlıyorum. Zaten parayı cukkalayıp 40 yaşında emekliye ayrılıp sefamı süreceğim." Ayakkabılarımdan birini aldı, yok oldu. Aşağıdan 18 yaşım, "Eyvallah gidiyorum, aşk mektubum Nobel alacak," dedi, vurdu kapıyı gitti. 'AŞK DİRİLTİR' Yataktan öksürük sesi geldi. 40 yaşım çıktı yorganın altından. Bir karış sakal, içkiyi fazla kaçırmış herhalde... "Bir yandan sigara, bir yandan içki... Yamuldun bırak şunları..." dedim. Bet bet baktı. "Başkasıyla kırıştırdım diye karı, çocuğu aldı gitti. İş hayatım berbat. İki gün önce kovuldum. Bütün hayallerim suya düştü." Bir sigara yaktı, kaldığı yerden öksürmeye devam etti. Çıkıp yatak odasından banyoya daldım. 45 yaşım aynanın önünde tıraş oluyor. "Bu yaşta 25 yaşında kıza aşık oldum. O da beni seviyor. İçkiyi bıraktım, sigarayı kestim. Aşk beni diriltti. Yeniden doğmuş gibiyim... Aşk, adamı diriltiyor, aşk ölüyü bile diriltir."
'BENİM BABAM KİM?'
Aşağıdan bağırış çağırış gelince hemen indim salona. 35 yaşım diz çökmüş yalvarıyor karısına... "N'olur gitme. Ben sensiz ne yaparım? Çocuk bensiz ne yapar? Gitme n'olur..." Karım, "Araya başkasını soktun. Bitti. Aramızda her şey bitti," diyor. 35 yaşım yalvarıyor. "Vallahi bir kere oldu. Gitme... Sen benim her şeyimsin. Annemsin, babamsın, kardeşimsin, karımsın, sevgilimsin, ablamsın, canımsın, ruhumsun." Çocuk, annesinin eteğine sarılmış zırlıyor. "Anne, niye benim babam senin ablan? Babam senin ruhunsa, benim babam kim?"
'BEN DE SENİ...'
Çıkıyorum evden bahçeye... Bahçenin kapısı açılıyor. 18 yaşım dalıyor bahçeye, kapıyı kapatıyor. Nefes nefese... "N'oluyor lan?" "Ya, benim muhteşem aşk mektubunu kızın sırasına koydum. Meğerse kız ön sıraya geçmiş; o sıraya bir oğlan vermişler. Oğlan, mektubu kendisine sanmış. Geldi, 'Ben de seni seviyorum,' dedi. Okuldan beri ben kaçıyorum, o kovalıyor..." Kapıya güm güm vurulmaya başladı. Sıçrayarak uyandım. Ev değil, tımarhane... ............... Ali Poyrazoğlu'nun Merkez Kitaplar'dan çıkan Bir Sen Kaldın Yalnızlık Gelince adlı öykü kitabından.
Aileden kalma evde oturuyorum. Burada dünyaya gelmişim. Ömür de burada geçiyor işte... Sabah çıktım evden, gazeteleri alıp döneceğim... Sekiz yaşımdaki halimle karşılaştık. "Hayrola suratın bir karış." "Öğretmen bana taktı. Ha bire tahtaya çekiyor. Bir de ben onu tahtaya çeksem, iki soru sorsam, bassam sıfırı..." "Ne soracaksın?" "Kanuni Sultan Süleyman'ın atının adını soracağım. Bilemeyecek, basıcam sıfırı..." "İşin aslını anlat." "Ya, kız yüzünden itiştik sınıfta... Öğretmen beni, öbür oğlanı, kızı sözlüye çekti. İkimize de sıfır verdi." "Kız kaç aldı?" "Beş aldı. Hem oğlanları birbirine sokuyor hem her şeyi biliyor."
'AH NEREDE 23 YAŞIM..'
22 yaşım deli gibi geçip gitti yanımızdan. Bir yerlere geç kalmış yine... Arkasından koşarak 23 ve 24 yaşım geçtiler eşofmanla... Onlar da maça geç kalmış. Hep geç kalıyorlar. Girdim evden içeri, bir kahve yapayım diye daldım mutfağa... 12 yaşımla karşılaştık. "N'aber ufaklık?" "İyiyim moruk. Sınav var, bomba gibi hazırlandım. Muhteşem kopyalar hazırladım. İnce ince yazdım her şeyi..." "Ya, kopya çekme." "Kopyaları, kopya çekmek için hazırlamıyorum. İnce ince yazarken hem hepsini çalışıp öğrenmiş oluyorum hem de çalışma eğlenceli oluyor," deyip avcuma incecik kağıtlara yazılmış kopya rulolarını sıkıştırdı. "Al kendini sınava çek bakalım; okulda öğrendiklerinden bir şey kalmış mı geriye kafanda..."
İLK AŞK MEKTUBU
Koştu gitti. Ben kahve suyu ısıtırken 18 yaşım girdi içeriye, surat bir karış. "Ne o yine uyuyamadın mı, kitap mı okudun sabaha kadar?" "Hayır, okumadım, yazdım. Bir kıza aşık oldum. Ona bir aşk mektubu yazdım." "Peki, kız aşık olduğunu biliyor mu?" "Bugün söyleyeceğim; sonra da onu niye bu kadar çok sevdiğimi anlatan bu mektubu vereceğim." "Peki, ya kız hayır derse?" "Taktığın şeye bak yahu. Ben de başka kıza veririm mektubu. Damardan yazılmış aşk mektubu gibi malın olsun... Bunu okuyan yamulur." 25 yaşım kapıdan dinliyormuş. "Senden bir mavi gömlek alabilir miyim? Bugün işe başlıyorum." dedi. Yatak odasına geçtik, gömlekle beraber bir kravat tırtıkladı. "Nasıl bir gelecek düşlüyorsun?" dedim 25 yaşıma. "Beş yılda çok başarılı bir çıkış yapmış, yükselmiş biri olmak istiyorum. Bir iki gönül macerasından sonra evlenirim. 30 yaşında iki çocuk babası, işinde yükselmiş, mutlu bir evliliği olan biri olmayı amaçlıyorum. Zaten parayı cukkalayıp 40 yaşında emekliye ayrılıp sefamı süreceğim." Ayakkabılarımdan birini aldı, yok oldu. Aşağıdan 18 yaşım, "Eyvallah gidiyorum, aşk mektubum Nobel alacak," dedi, vurdu kapıyı gitti. 'AŞK DİRİLTİR' Yataktan öksürük sesi geldi. 40 yaşım çıktı yorganın altından. Bir karış sakal, içkiyi fazla kaçırmış herhalde... "Bir yandan sigara, bir yandan içki... Yamuldun bırak şunları..." dedim. Bet bet baktı. "Başkasıyla kırıştırdım diye karı, çocuğu aldı gitti. İş hayatım berbat. İki gün önce kovuldum. Bütün hayallerim suya düştü." Bir sigara yaktı, kaldığı yerden öksürmeye devam etti. Çıkıp yatak odasından banyoya daldım. 45 yaşım aynanın önünde tıraş oluyor. "Bu yaşta 25 yaşında kıza aşık oldum. O da beni seviyor. İçkiyi bıraktım, sigarayı kestim. Aşk beni diriltti. Yeniden doğmuş gibiyim... Aşk, adamı diriltiyor, aşk ölüyü bile diriltir."
'BENİM BABAM KİM?'
Aşağıdan bağırış çağırış gelince hemen indim salona. 35 yaşım diz çökmüş yalvarıyor karısına... "N'olur gitme. Ben sensiz ne yaparım? Çocuk bensiz ne yapar? Gitme n'olur..." Karım, "Araya başkasını soktun. Bitti. Aramızda her şey bitti," diyor. 35 yaşım yalvarıyor. "Vallahi bir kere oldu. Gitme... Sen benim her şeyimsin. Annemsin, babamsın, kardeşimsin, karımsın, sevgilimsin, ablamsın, canımsın, ruhumsun." Çocuk, annesinin eteğine sarılmış zırlıyor. "Anne, niye benim babam senin ablan? Babam senin ruhunsa, benim babam kim?"
'BEN DE SENİ...'
Çıkıyorum evden bahçeye... Bahçenin kapısı açılıyor. 18 yaşım dalıyor bahçeye, kapıyı kapatıyor. Nefes nefese... "N'oluyor lan?" "Ya, benim muhteşem aşk mektubunu kızın sırasına koydum. Meğerse kız ön sıraya geçmiş; o sıraya bir oğlan vermişler. Oğlan, mektubu kendisine sanmış. Geldi, 'Ben de seni seviyorum,' dedi. Okuldan beri ben kaçıyorum, o kovalıyor..." Kapıya güm güm vurulmaya başladı. Sıçrayarak uyandım. Ev değil, tımarhane... ............... Ali Poyrazoğlu'nun Merkez Kitaplar'dan çıkan Bir Sen Kaldın Yalnızlık Gelince adlı öykü kitabından.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder