Kızım büyüdü ve ana okuluna başladı şaka gibi.
Daha konuşmasını bilmiyor, iki dil anlıyor zaten kafası karışık değilmiş gibi şimdi de okulda İngilizce öğrenecek. Onun bıcır bıcır konuşmasını dört gözle beklerken umarım bu yavaşlatmaz konuşmaya başlama sürecini. Benimle konuşabilirse onu daha iyi koruyabilirmişim gibi geliyor. Bana okulda neler yaptığını öğretmeninden değil de kendisinden dinlemek daha çok güven verecek. Okula başlama öncesi ne drama yaşandı bilseniz. Aslında eminim tümüne yakın bir çok annede yaşanan duygular bunlar. Kimi daha cool kimi benim gibi daha panik. Okul bulma, yazdırma ve okula kızını yabancılara ellerinle teslim etme süreci bana bir kere daha cool bir anne olmadığımı onaylattı. Bunun için ikinci çocuğu yap diyorlar, çivi çiviyi söker misali, herşeyi iki katı şiddeti ile yaşamak korkutuyor beni her ne kadar ilk çocuktan kazanacağın tecrübe hayatını çok kolaylaştıracak olsada. Sizlere kısaca miniminnacık kızımı alt tarafı hafatada 3 kez günde sadece 4 saat okula gönderebilmek için yaşadığım dramayı anlatayım: Kızım Sena şu an 21 aylık ve ben daha 17 aylıkken okul aramaya başladım. Beğendiğim bir okula çok rahatlıkla kayıt ettirmek için bu yeterli bir süre diye düşünürken meğer işler bu şehirde çığrından çıkmış. Bir sürü çocuk, malum Arap aileler ve İngilizler çok çocuk sever onlardan da bol bol var bu şehirde, yeterince iyi okul yok dolayısıyla herkes o iyi bir kaç okulun sırasında kuyruğa girmiş benim haberim yok. Doğurur doğurmaz ismini bekleme listesine kayıt ettirmek lazımmış. İstediğim okula sıra gelmesi için bir değil belki iki yıl beklemem gerekiyormuş. Çok moralim bozuldu. Bunu daha önce düşünmediğim için yeterince anne ile sohbet edip bu konularda sorular sormadığım için kızdım kendime. Türkiyede hiç anaokulu ziyaret etmedim ancak buradaki Türk arkadaşlarım anaokullarının bu ülkeye göre çok daha iyi olduklarını söylüyorlar, yani tahmin edin benim en iyi dışındaki okul ziyaretlerimi, kimisi gerçekten berbattı. En son üçüncü seçim olarak (ikinci seçimim 2 yaşından küçük olduğu için almadı) bir okul buldum, düşündüm taşındım karar verdim, kayıt yaptırmaya gittim bu sefer yer kalmadı dediler. Ben yine bunalıma girdim ve bu okulun evimize daha uzak olan hakkında çok da iyi şeyler duymadığım ancak kötü şeyler de duymadığım bir başka şubesine kayıt ettirmeye razı geldim. Son güne kadar içimden bir ses bekle dedi bir yandan da burada da yer kalmayacak ve biz dışarıda kalacağız diye korkuyorum, son kez şansımı denemek istedim kayıt ettirmeden önce öteki şubesini aradım, şimdi bir kişilik yer açıldı kızının yaş grubundaki sınıfa bir saat içinde gel öde yoksa o da gidecek dediler. Arabaya atlayıp ATM’den para çekerken hatırlıyorum kendimi sonra bir anda okulun kapısında buldum kendimi hepsi yıldırım hızıyla oldu, duyanda kızım Harvard’a kabul edildi sanır inanın durum o kadar trajikomik. Üstelik pahalılar, çok katılar, bazen kendi kendime niye bu işkenceyi yapıyorum dedim, zaten eşim onun daha küçük olduğunu söyleyip duruyor, hiç niyeti yoktu okula göndermeye henüz. Hem okuldaki insanların tutumlarına karşı mücadele veriyorum hem de eşimin itirazlarına. Fakat kızım için okula başlamasının daha iyi olacağına karar verdim. Çalışan bir anne olduğum için kızımı bakıcıya değil de okula bırakmanın onun için daha hayırlı olduğuna inandırdım kendimi her ne kadar bakıcımdan memnun olsamda. Tabii önce ismini öğrenir öğrenmez öğretmen hakkında soruşturmaya başladım. Üye olduğum tüm yahoo gruplarına okul, sınıf ve öğretmen hakkında sorular yağdırdım, neyseki öğretmeni büyük bir şans olmuş bizim için herkes memnun, üstelik bunu okulun ilk günü kendi gözümle gördüm daha da rahatladım, en azından iyi bir öğretmen bulduk diye sevindim. Baba ikna edildi, okul seçildi, kayıt olundu, öğretmen araştırıldı ve kızımı gözyaşları ile okula ilk bırakma günü geldi çattı… İlk gün öncesi kabuslar gördüm uyuyamadım çünkü kızımı birazcık tanıyorsam kesin çok ağlayacak bana yapışacak ve orada küçük Emrah dizisinden bir sahne izleyecektiniz. Kızım korkak ve utangaçtır biraz, yabancıları görünce kesin çok büyük bir tepki verecek okulu ağlamasıyla inletecek diye kafamda senaryolar yazdım. Ben bu psikoloji ile kurbanlık koyun misali gittim içim kan ağlıyor ancak onun yanında güçlü olacaktıım gülerek ayrılacaktım diye kendi kendime söz verdim. Sena çok sevdi tabii yeni farklı oyuncakları görünce, öğretmeni ve onun yardımcısı ile tanıştı. Hem babası hem bakıcısı hem de ben vardım yanında onunda keyfine diyecek yoktu, güvendiği insanların yanında yeni ortamlarda olmaya bayılır. Her şey gayet iyi giderken ayrılma vakti geldi, onun bu tecrübeyi tek başına yaşama sırası geldi. Önce babayı ve Meseret’i gönderdim sonra ben ona sarıldım öptüm ‘iyi eğlenceler tatlım anne seni bir saat sonra almaya gelecek, bak öğretmenin de çok şeker ve seninle ilgilenecek merak etme’ dedim ve ayrıldım. O böyle birşeyi hiç beklemiyordu bir an şok oldu ama oyuncaklarda iyi gelmiş olacak ve öğretmeni hemen onu kucağına alıp başka yöne çekmeyi başarınca dikkatini bizim kız bir damla yaş bile dökmedi arkamdan. Huzursuzdu ama neyseki ağlamasına firsat verilmedi. Ben şok içinde kaldım, içimin rahat etmesi için deli gibi şu an ne yapıyor ağlıyor mu diye merak içinde ancak kesinlikle ona gözükmemem gerektiğinin bilincinde etrafımda casus anneler bulmaya başladım. ‘Afedersiniz şu sınıfta kırmızı beyaz çizgili etek giymiş kıvırcık saçlı kız ağlıyor mu bakar mısınız lütfen?’ diye her beş dakikada bir birini gönderdim, hepsinden ‘Hayır ağlamıyor sadece oynuyor’ cevabını alınca ikna oldum ve nasıl rahatladım anlatamam size. Ben en fazla 45 dakika sonra dayanamayıp alırım dediğim kızımı ilk gün tek başına 1 saat 10 dakika bıraktım. Gidip aldım hemen yanıma geldi ve elimi tutup dışarı çıkmak istedi, oradan anladim ki her ne kadar ağlamasada onun için zor bir saat omuştu ve beni gördüğune sevinmisti. Böyle hissetmesinin normal olduğuna kendimi inandırıp onu öpe koklaya eve getirdim. İkinci gün geldi. Bugün dünden zor olacaktı ondan emindim ama içten kızımın beni tekrar yanıltmasını diliyorum. Ancak uyanık tabii başına gelecekleri bildiği için ertesi gün bye bye konuşmasını çektiğim anda bana sarılmak istedi ve ağlamaya başladı neyseki diğer çocuklar gibi okulu yıkacak tonda değil daha çok gariplenmiş, hiç istemesede durumu kabul etmekten başka çaresi yokmuş hissinde ağladi ki o da en az ötekisi kadar iç burkan bir vedaydı. Ben onu bıraktıktan hemen sonra ağlamayı kesmiş ve bir iki kişiye ağlamadığını onaylattıktan sonra bu sefer 2.5 saatliğine bıraktım. Maalesef işim yüzünden benim yerime eşim almaya gitti, bu sefer onun elinden tutup kapıyı göstermemiş, babasının yanında olmasının verdiği rahatlıkla oynamaya devam etmiş. Hala bırakırken o masum üzgün bakışları atıyor ancak beni yanılttı kızım ve çok ağlamadı belkide utangaçlığının payı var bilemiyorum ancak şiddetle onun mutlu olmasını istiyorum. Okulda hiç tanımadığın anneler ile olan bağın, anlayışın o gözünün içine bakıp konuşmadan bir hareketin ile ‘seni anlıyorum ben de aynı şeyi yaşıyorum güçlü olmalıyız herşey yoluna girecek’ bakışı yok mu başka hangi canlı bir konuda böyle kenetlenebilir? İlk gün bekleme süresi diğer anneler ile tanışmak, onlardan tiyo almak ve mümkün olan en çok bilgi alışverişinde bulunmak ve özellikle kızımın sınıfında ki diğer çocukların anne babaları ile tanışmakla geçti. Harika bir deneyimdi hem duygulandım, hem sevindim hem gururlandım. Şu an sınıfında farklı kültürlerden, dilden, ırktan, dinden gelen bir sürü arkadaşı var. Çin asıllı bir öğretmen ve Filipinli bir asistan ile bakalım bizim ufaklık nasıl adapte olacak hayatının bu en büyük ilk adımına. Hepinize kolay gelsin anneler. Hoşça kalın. Nilgün Haftanın Kitabı: Kafka on the Shore Haftanın Belgeseli: Babies Haftanın Şarkısı: Who’s That Chick | ||||||||
2010-09-27 | ||||||||
Bu yazı 818 kez okundu. | ||||||||
|
27 Eylül 2010 Pazartesi
Kızım Ana Okuluna Başladı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder