Galiba dışarıda ne kadar çok berbat erkek olduğu konusunda hemfikiriz.
Buna rağmen hala bu erkeklere olan büyük talebin nedenini hep merak etmişimdir.
Kapış kapış gidiyorlar, tutanın elinde kalıyorlar.
Sonra bu kadınlar toplanıp kocalarını nasıl ayarladıklarından keyifli keyifli bahsediyorlar.
"Ay sen de çok zekiymişsin, tam şeytansın senden korkulur valla." Duyan da "ayarladıkları" erkeklerin bir Alain Delon, Robert Redford, Daniel Craige, Chris Noth, Michael Vartan, G. Skycity olduğunu falan sanır. (Evet hepsini beğeniyorum!)
Arkasından partnerler çekiştirilmeye başlanır.
"Bizimkisi tam bir huysuz, evle hiç ilgilenmiyor, çocuğun ağlamasına bile dayanamıyor.”
“Eskiden özel günlerde bana arada bir güzel hediyeler alırdı artık onu bile yapmıyor.”
”Gözü sürekli dışarıda, eve hep geç geliyor, gelince de benden daha çok gördüğü TV’nin karşısında sızıyor" gibi uzatılabilecek binlerce şikayet senaryoları...
Benim bazı sorularım var, onları aşağıda sıralıyorum.
Cevaplarınızı çok merak ediyorum, çünkü ben de bilmiyorum.
Neden o berbat erkeklere aşık oluyoruz?
Ve neden üç-dört yıl flört ettiğimiz hatta aynı evde yaşadığımız halde hala farkına varamıyoruz ki biz evlenirsek bu adam bizi mutlu edemeyecek ya da evlendikten sonra asla değişmeyecek?
Bunu bile bile neden razı geliyoruz? Neden aza kanaat ediyoruz?
Bekar-mutsuz olmak mı daha kolay, evli-mutsuz olmak mı?
Erkekler neden bekarken kadınları mutlu edebiliyorlar da evlendikten sonra aynısını başaramıyorlar?
Bir erkeği tanımak için kaç yıl gerek?
Bir adam beş yıl önce ne ise beş yıl sonra aynı mıdır? Değilse ne değişir?
Çocuk sahibi olduktan sonra, erkeğin duygusuz, anlayışsız bir yaratığa dönüşmesi arasında nasıl bir ilişki vardır?
Mutsuz/mutlu evli olup kirli çoraplardan şikayetci olmayan kadın var mıdır? (Şebom’un önemli bir sorusudur, üzerinde durulmalıdır.)
Yoksa erkekler hep aynı, değişen kadınlar mıdır? Karmaşık, çözülmesi ve anlaşılması güç olan bizler miyiz?
Erkekler kadının renkli iç dünyasında kopan fırtınaları anlayacak, onların ilgi ve şefkate aç (tüm suç hormonlarda!) yürek ve bedenlerine cevap verecek şekilde programlanmamışlardır ve bunun hiç bir tedavisi yok mudur?
Erkekler tedavisi mümkün olmayan karşı cinsiyet midirler?
Yoksa kadınlar hayata hep 1-0 yenik mi başlar, sürekli yıkılan evlilikler, aldatılan, dövülen aşağılanan kadınları görerek geçen bir yaşam bize "bundan daha iyisi yoktur" umu aşılıyor farkında olmadan bilincimizin en derinliklerine?
Daha iyisini bilmiyoruz, yok olduğuna mı inanıyoruz?
Buradan erkeğine göre her üç-beş yılda bir hayat arkadaşını değiştirmek gerektiği anlamı mı çıkıyor?
Erkeklerin de yiyecekler gibi son kullanma tarihleri mi olmalıdır? Ürün çeşidine göre nasıl kullanma süresi değişiyorsa, erkeğin özelliklerine göre de değişsin mesela bu süre.
"Aaaa senin son kullanma tarihin gelmiş sevgilim, ben diyorum neden bu adam sinirlerime dokunmaya başladı diye!"
O zaman şu tip ilanlar neden olmasın?
"Son kullanma tarihine 6 ay kalmış sevgilim en az 2 yıllık kullanma tarihi olan erkekle değiştirilir, üstüne de 2008 model çanta verilir. 6 ay kullanma süresi kalmış başka bir erkek ile değiştirme de yapılabilir."
Ne demişler: “Birinin çöpü, diğerinin prensi olabilir.” Ne dersiniz?
Haftanın kitabı: Destina
Haftanın filmleri: Goodbye, How Are You?; Pandora’nın Kutusu
Haftanın şarkısı: Safe In These Arms
Nilgün
|
|
|
Nilly dogum gunu yazini bulamiyorum ;(( HELP!
|
|
|
|
|
|
İlginç bir konu seçmişsin Nillycim.
Bence sorulması gereken ilk soru, neden berbat erkekleri seçeriz ve hayatımıza dahil ederiz? Bu arkadaşlar evlenmeden önce muhteşem de biz kadınlar mı onları bozuyoruz evlendikten sonra? Yoksa evlenmeden önce farkettiğimiz "bu adam sana yaramaz kızım" sinyallerini görüp sırf yalnız kalmama adına riski göze alıp bu odundan süper mobilya çıkarırım sadece biraz yontmam gerekir mi diyoruz? Gözardı ettiğimiz önemli bir nokta var: her ağacın odunundan mobilya yapılmaz, yapılsa da uzun ömurlu olmaz.
İkinci soru, neden yalnız olmak, evlenememek kadınları bu kadar korkutuyor? Ki bu korku kadınları yanlış seçimlere itiyor.
Söylenecek çok şey var, ama benim düşüncem ilişkilerin son kullanma tarihi olduğudur. Bu tarihi de kadınla erkeğin davranışları, anlayışları ya da anlayışsızlıkları belirler.
Öptüm
Zehra
|
|
|
| Beantwortet von : nilgun | 05.11.2009 |
|
|
|
Selam ZEHRA, Yontma- mobilya benzetmene bayldım. Evet galiba yalnız kalma korkusu, toplumun evde kaldın psikolojisi ve erkeklerin genç kadınlarla evlenmeyi tercih sebepleri bizleri acele ettirip sağlıklı düşünmemize engel oluyor galiba. Zaten 30'una gelmeden ne istediğini bilen bir kadın varsa aferin ona. 30'dan sonra da yaşıtlarınla evlenmen hayal oluyor. O da ayrı bir yazı konum, yakında geliyor. Öptüm
|
|
|
|
|
|
|
nilgün, evet evet son kullanma tarihi olmalı... hatta daha ileri gidip evliliklerin de bitiş ve yenilenme tarihleri olmalı. insanların kendilerini ve karşılarındakileri gözden geçirip değerlendirdikleri... of, bu konu öyle uzun ve derin ki... ama ellerine sağlık yazını çok sevdim... kadınların bu beş para etmez adamları neden allayıp pulladıkları sorusu benim de kafamı karıştırıyor... ama cevabım şimdilik yok... öpuyorum seni... zeynep
|
|
|
|
|
|
Nilgün hanım, yazılarınızı büyük bir keyifle takip ediyorum. Bu yazınızı da her zamanki gibi büyük zevkle okudum. Ayrıca çok doğru söylemişsiniz, birinin çöpü diğerinin prensi olabilir... ama bir prensi bulana kadar da bir sürü kurbağayı çıkmasın da :)
|
|
|
| Beantwortet von : nilgun | 19.10.2009 |
|
|
|
Denise Hanım (hayrola çok formal takılıyoruz), maalesef bir sürü kurbağa öpmek gerekiyor bu devirde prensini bulabilmen için. :) Öptüm
|
|
|
|
|
|
|
Nilgüüüüüün bayıldım bu yazına.
Erkeğin son kullanma tarihi olmalı mı?
OLMALI tabiii ki!
Ona göre seç al......:-)))
hassas bi konuya değinmişsin, hatta dünyanın ana sorunundan bahsetmişsin, ama malesef canım sanırım bu sorularına cevap veremeyeceğim. Kendin cevaplamışsın zaten:
Yoksa erkekler hep aynı, değişen kadınlar mıdır? Karmaşık, çözülmesi ve anlaşılması güç olan bizler miyiz?
Ama suna kisaca cevap veriyorum, evet bile bile kanat geriyoruz, çünkü farklısı mümkün değil. Mümkün olmadığını da son kullanma tarihi geldiğinde anlıyoruz, her değiştirebileceğini sanan kadın hiç bir erkeği değiştiremiyeceğini bir gün anlıyor ve hmm demek ki Nilgün'ün dediği gibi tedavisi olmayan bir hastalıkmiş diyor. Ama acaba bize hangi tedavi işler o da mechul:-)
Nasıl bir armut elmadan anlamadığı gibi, erkekler de kadınlardan anlamıyor, ve tam tersi de öyle.....
Helal sana, bu senenin sözü ERKELERİN SON KULLANMA TARİHİ!!!!
Buna kitap bile yazmalısın Nilgün....
Akşama benimkini ters çevirip, son kullanma tarihine bi bakacağim.... Olmadı Türk işi yapıp ambalajını değiştirip, son kullanma tarihini sürekli yeniliyeceğim. :-))) Türk değil mi? Düzenbazlık olmadan olmaz. :-)))))
|
|
|
| Beantwortet von : nilgun | 19.10.2009 |
|
|
|
Ha ha seni tatlı düzenbaz seni. Ambalaj değiştirmeyle oluyorsa bu iş, ben de varim. :)
|
|
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder