Büyük aşkınız küçük küçük kaybolmasın
Kim ne derse desin aşk için, önce hoş, sonra...
a) Boş gelir b) Loş gelir c) Tren gelir hoş gelir d) Su gelir güldür güldür gel de yar beni güldür.
Aslında hiçbiri.
Bence aşk önce hoş, sonra sıradan gelir.
Aynı, eve aldığınız yeni halı (koltuk gibi, televizyon... vs gibi...)
Önce salonunuzun bütün havası değişir, günlerce heyecanla bakarsınız halınıza, basmaya kıyamazsınız, arkadaşlarınız kahve-çay dökecek diye aklınız çıkar, halının bekçisi kesilirsiniz.
Ne iyi ettiniz de bu halıyı aldınız değil mi?
Ne şanslısınız değil mi?
Cuk diye oturdu evinize maşallah!
Sonra günler geçer. Uyursunuz uyanırsınız, sokağa çıkarsınız eve gelirsiniz.
Bir daha, bir daha, bir daha...
Bi bakmışsınız halı dikkatinizi bile çekmiyor artık. Onu içecek lekelerinden koruma endişeniz kalmamış. Ucu kıvrılsa dönüp bakmaz olmuşsunuz, artık rengi eskisi gibi renkli gelmez olmuş gözünüze.
AŞKIN DÜŞMANI ALIŞKANLIK
Alışmışsınız yani.
Nasılsa, o hep orada yani.
Belki bir süre sonra başka halılar çekecek ilginizi, sanki sorun bu halıdaymış gibi...
Anladınız siz beni.
Aşkta da aynı hesap.
Alışkanlık aşkın düşmanı. Salıveriyorsun kendini ooooh.
Nasılsa orada, nasılsa yanında, nasılsa senin... Yok ya!
Artık detaylara bakmaz oluyorsun, özenmez oluyorsun ona, titremiyorsun üstüne.
Salak! Bütün şuç sende.
Aşkı niye yerden yere vuruyorsun ki!
Sensin yattığı yerden kalkmayan, sensin parmağını bile kıpırdatmayan. Bugün o kadınla/ adamla yarın diğeriyle hep aynı şeyi yaşar durursun eğer aklını kullanmazsan.
Şimdi ben sana diyorum ki; ilişkilerin durumu detaylarda gizli. Aç gözünü bak, görürsün.
Mesela fotoğraf çekmek hiç de küçümsenmeyecek bir detay.
Özellikle kadın kısmı mutluyken kendini fotoğraf çekmekten alamaz.
Sevgilisinin her anını kare kare görüntülemek sevdasıyla yanıp tutuşur.
Sevgilim yemek yerken, sevgilim uyandığında, sevgilim küstüğünde, sevgilim maç izlerken, sevgilim karda, sevgilim denizde, sevgilim direksiyonda, sevgilim otoparkta falan da falan.
İşte o fotoğraf çekmeler azalınca kırmızı alarmdır.
Başka?
Sevgilinin saçındaki sakalındaki değişikliği fark edemediğin zaman.
Evde bekarmış gibi salaşa bağladığın zaman.
HAYAL KURMAYI BIRAKMAYIN
Sürprizler ilişkinizi terk ettiği zaman.
Onsuz çok eğlenebildiğin zaman.
Sabah olsa da, sessizce işlerimize dağılsak beklentisine girdiğin zaman.
Kahvaltılar bittiği zaman.
Tek başınıza sıkılmaya başladığınız zaman.
O aradığında heyecanla telefonu açmak yerine, işinizi bölmemek için "Sonra ararım" deyip telefonu sessize aldığınız zaman.
Konuşmadığınız zaman.
Onun bütün gün ne yaptığını en ince ayrıntısına kadar merak etmediğiniz zaman.
Çift olarak hayal kurmayı bıraktığınız zaman.
İşte bunların hepsi kırmızı alarm.
Benden size söylemesi. Biri bile sizin ilişkinizin başına gelmekteyse lütfen dikkat!
Aşk belki başımıza gelen en büyük şey ama onu yaşatan küçük şeyler.
Küçük küçük kaybolmayın tamam mı.
a) Boş gelir b) Loş gelir c) Tren gelir hoş gelir d) Su gelir güldür güldür gel de yar beni güldür.
Aslında hiçbiri.
Bence aşk önce hoş, sonra sıradan gelir.
Aynı, eve aldığınız yeni halı (koltuk gibi, televizyon... vs gibi...)
Önce salonunuzun bütün havası değişir, günlerce heyecanla bakarsınız halınıza, basmaya kıyamazsınız, arkadaşlarınız kahve-çay dökecek diye aklınız çıkar, halının bekçisi kesilirsiniz.
Ne iyi ettiniz de bu halıyı aldınız değil mi?
Ne şanslısınız değil mi?
Cuk diye oturdu evinize maşallah!
Sonra günler geçer. Uyursunuz uyanırsınız, sokağa çıkarsınız eve gelirsiniz.
Bir daha, bir daha, bir daha...
Bi bakmışsınız halı dikkatinizi bile çekmiyor artık. Onu içecek lekelerinden koruma endişeniz kalmamış. Ucu kıvrılsa dönüp bakmaz olmuşsunuz, artık rengi eskisi gibi renkli gelmez olmuş gözünüze.
AŞKIN DÜŞMANI ALIŞKANLIK
Alışmışsınız yani.
Nasılsa, o hep orada yani.
Belki bir süre sonra başka halılar çekecek ilginizi, sanki sorun bu halıdaymış gibi...
Anladınız siz beni.
Aşkta da aynı hesap.
Alışkanlık aşkın düşmanı. Salıveriyorsun kendini ooooh.
Nasılsa orada, nasılsa yanında, nasılsa senin... Yok ya!
Artık detaylara bakmaz oluyorsun, özenmez oluyorsun ona, titremiyorsun üstüne.
Salak! Bütün şuç sende.
Aşkı niye yerden yere vuruyorsun ki!
Sensin yattığı yerden kalkmayan, sensin parmağını bile kıpırdatmayan. Bugün o kadınla/ adamla yarın diğeriyle hep aynı şeyi yaşar durursun eğer aklını kullanmazsan.
Şimdi ben sana diyorum ki; ilişkilerin durumu detaylarda gizli. Aç gözünü bak, görürsün.
Mesela fotoğraf çekmek hiç de küçümsenmeyecek bir detay.
Özellikle kadın kısmı mutluyken kendini fotoğraf çekmekten alamaz.
Sevgilisinin her anını kare kare görüntülemek sevdasıyla yanıp tutuşur.
Sevgilim yemek yerken, sevgilim uyandığında, sevgilim küstüğünde, sevgilim maç izlerken, sevgilim karda, sevgilim denizde, sevgilim direksiyonda, sevgilim otoparkta falan da falan.
İşte o fotoğraf çekmeler azalınca kırmızı alarmdır.
Başka?
Sevgilinin saçındaki sakalındaki değişikliği fark edemediğin zaman.
Evde bekarmış gibi salaşa bağladığın zaman.
HAYAL KURMAYI BIRAKMAYIN
Sürprizler ilişkinizi terk ettiği zaman.
Onsuz çok eğlenebildiğin zaman.
Sabah olsa da, sessizce işlerimize dağılsak beklentisine girdiğin zaman.
Kahvaltılar bittiği zaman.
Tek başınıza sıkılmaya başladığınız zaman.
O aradığında heyecanla telefonu açmak yerine, işinizi bölmemek için "Sonra ararım" deyip telefonu sessize aldığınız zaman.
Konuşmadığınız zaman.
Onun bütün gün ne yaptığını en ince ayrıntısına kadar merak etmediğiniz zaman.
Çift olarak hayal kurmayı bıraktığınız zaman.
İşte bunların hepsi kırmızı alarm.
Benden size söylemesi. Biri bile sizin ilişkinizin başına gelmekteyse lütfen dikkat!
Aşk belki başımıza gelen en büyük şey ama onu yaşatan küçük şeyler.
Küçük küçük kaybolmayın tamam mı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder