26 Ocak 2009 Pazartesi

Sonunda "Anneyim.Ben"

Minik kızım annesi gibi sabırsız çıktı ve erken gelmeye karar verdi ya da “Annemin işi bırakıp beni rahat bırakacağı yok, bari erken çıkayım da biraz rahat ederim.” dedi.

İyi ki de erken geldi, yaklaşık iki aydır hayatımızda. 

Aralık ayının 11’ine kadar çalışmayı planlarken kızım 3 Aralık’ta dünyaya geldi. 

Son zamanlarını alışveriş merkezlerinde gezerek geçirmeyi planlayan, ufaklığın ihtiyaçlarını tamamlama işini son ana bırakan biri olarak ters köşeye yatırıldım. Doğduğunda bir battaniyesi bile yoktu, birkaç gün havlulara sardık onu.

3 Aralık günü 9.30’da kontrole gittiğim hastane 12.45’te kızımı elime verdi. 

Annem 4 gün sonra gelebildi.

Ne olduğunu anlayamadan, ya bir aksilik olursa, ya sakat çıkarsa diye endişelenemeden her şey bir an içinde olup bitti. İyi ki de öyle oldu.

Çok korktuğum anestezi kısmını atlattıktan sonra eşimin dediğine göre gayet iyi bir moddaydım, hatta gülüyormuşum.

Tabii sezaryen ile doğumda acılar ameliyattan sonra başlarmış, postnatal depresyon da. Onu çok yakında anlayacaktım.

Hiçbir özelliğini bilmedigim “yay” burcundan çok sevimli, çok cool bir kızım var.

Sevdiğim arkadaşlarım Mayssa, Denise ve Enjy nedeniyle umarım kızımda onlar gibi konuşkan, sevimli, arkadaş canlısı olur dediğim ve umutlandığım bir burç.

Üstelik Mayssa ile aynı gün doğdular, “Doğum günümü unuttunuz ama bir daha asla unutamayacaksınız.” diyerek açtı kutlama telefonunu.

Doğumdan sonra aileler ben doğurdum demek için arandı, herkes çok şaşırdı. Annem çok ağladı, yanımda olamadığı için çok üzüldü.

Böyle büyük bir deneyimi sadece eşim ile birlikte, yabancı bir ülkede, tek başımıza yaşadık. Hem haksızlık gibi geliyor hem de ikimiz böyle zor bir işin altından başarı ile çıkabildik diye seviniyorum. 

Bir sürü değişik, karışık duygular içindeyim. Hamilelik, doğum gerçekten çok zor bir olay. Özellikle doğumdan sonra sevinemiyorsunuz bile endişelenmekten, korkudan. Ya çocuğumun başına bir şey gelirse, ya mutlu olmazsa bu acıya nasıl dayanırım ile geçti ilk günlerim. Bu kadar tatlı bir varlığın üzüldüğünü görmek en büyük korkum oldu.

Kızıma ilk gördüğüm andan itibaren aşık oldum ve her geçen gün daha çok aşık oluyorum ama bu onun için daha çok kaygı duymama neden oluyor. Bu da beni hafif depresyona sokuyor. Siyah Süt’ü okurken amma da abartmış diyerek eleştirdiğim yazara, sevdiğin bir adamın, şöhretin, annenin, paranın, güzel bir işinin olmasının bu kaygıları duymama lüksüne sahip olduğu yönündeki son derece yanlış yargılarım bir anda silindi ve kendimden utandım.

Bir arkadaşım, “Annelik sürekli vicdan azabı çekmektir.” demişti, ne doğru söylemiş.

Bunun yanında sizi bambaşka bir dünyaya açıyor annelik. Eskiden merhabadan öteye gitmediğim anne komşularımla artık her gördüğümüzde birbirimize daha gülen bir suratla sohbet ederken buluyorum.

Anladım ki, anneler arasında tuhaf görünmez bir bağ varmış ve bu bağı ancak anne olduktan sonra hissedebiliyormuşsunuz.

Anne komşularımla/arkadaşlarımla daha çok yakınlaştım ve onların etrafımda olmasına şiddetle ihtiyacım var.

Ben doktora gittikten sonra bile yazdığı ilacı vermeden arkadaşlarıma danışıyorum, “Doktor vitamin D verdi, sen kullanmış mıydın?” diye Uygar’ı arıyorum mesela.

Onların deneyimlerini ve bilgilerini çok kıymetli buluyorum.

Lalin’in bir sözü vardı, hiç unutmadım, inanın çok doğruymuş.

“Anne olan bir arkadaşını ancak anne olduktan sonra anlayabilirmişsiniz.” demişti.

Bununla beraber sürekli çocuğundan bahseden, bekar ya da çocuksuz arkadaşlarına “Siz beni anlamıyorsunuz, biz ayrı dünyaların insanlarıyız artık” tarzında sinyaller vermektende ödüm kopuyor, “Anne oldu ve çok sıkıcı oldu.” demelerini istemiyorum.

Hiç kimseye her kadın bu deneyimi tatmalıdır gibi iddialı sözlerim yok. Bunu söyleyenlere her zaman içten gıcık olmuşumdur. Sanki kendi isteğiyle çocuk yapmamayı seçenlere haksızlık olarak görmüşümdür, hâlâ öyle düşünüyorum. Bence her kadın bir çocuğun hayatınıza girmesinin sizi ne kadar mutlu edeceğini tahmin eder (benim için aynen tahmin ettiğim gibi oldu) ancak siz bencilce sebepler deyin, ben büyük bir sorumluluk duygusu diyeyim, herkes çocuk yapmamalı diyorum.

Ben tabii ki pişman değilim ancak açıkçası kendimden emin değilim. “Bu kadın hiçbir zaman çocuk yapmamalı” kategorisinde olmaktan korkuyorum. İyi bir anne olmak çok zor. Şu an çalışmadığım ve en büyük yardımcım süper annem yanımda olduğu halde hiçbir şeye yetişemiyorum. Annelik, bebek bakımı hakkında çok cahilim ve okumam, öğrenmem gereken çok şey var. Ayrıca sadece bu konuda bilgili olmak işe yaramıyor, her çocuk ayrı bir deneyim.

İşe başlayıp, annemi de eninde sonunda evine göndermek zorunda kaldığımda hayatımın alacağı hal beni gerçekten bunalıma sokuyor.

Belki de hâlâ tesiri altında olduğum doğum sonrası depresyon yüzünden böyle düşünüyorum, kim bilir? Büyük bir ihtimalle düşüncelerim zamanla değişecek ve oturacak. 

Sürekli korku ve endişe duyarak bu anın tadını da kaçırmak istemiyorum, çünkü Sena ile geçen her an çok keyifli ve evde onunla 24 saat olma lüksüm hiç bitmesin istiyorum. Annem, ben ve eşim onu sevmek için yarışıyoruz. Eşimin kızımıza olan sevgisini görmek bile ayrı bir zevk.

Daha anlatmak istediğim, paylaşmak istediğim çok şey var anne olmak ile ilgili ve neyse ki bunu yapmak için çok doğru bir yerdeyim.

Hoşça kalın.

Mutlaka izleyin: Slumdog Millionaire, Vicky Cristina Barcelona ve Revolutionary Road

Mutlaka okuyun: Eat Pray Love

Nilgün
2009-01-26
Bu yazı 32879  kez okundu.
Minik kızım annesi gibi sabırsız çıktı ve erken gelmeye karar verdi ya da “Annemin işi bırakıp beni rahat bırakacağı yok, bari erken çıkayım da biraz rahat ederim.” dedi.

İyi ki de erken geldi, yaklaşık iki aydır hayatımızda. 

Aralık ayının 11’ine kadar çalışmayı planlarken kızım 3 Aralık’ta dünyaya geldi. 

Son zamanlarını alışveriş merkezlerinde gezerek geçirmeyi planlayan, ufaklığın ihtiyaçlarını tamamlama işini son ana bırakan biri olarak ters köşeye yatırıldım. Doğduğunda bir battaniyesi bile yoktu, birkaç gün havlulara sardık onu.

3 Aralık günü 9.30’da kontrole gittiğim hastane 12.45’te kızımı elime verdi. 

Annem 4 gün sonra gelebildi.

Ne olduğunu anlayamadan, ya bir aksilik olursa, ya sakat çıkarsa diye endişelenemeden her şey bir an içinde olup bitti. İyi ki de öyle oldu.

Çok korktuğum anestezi kısmını atlattıktan sonra eşimin dediğine göre gayet iyi bir moddaydım, hatta gülüyormuşum.

Tabii sezaryen ile doğumda acılar ameliyattan sonra başlarmış, postnatal depresyon da. Onu çok yakında anlayacaktım.

Hiçbir özelliğini bilmedigim “yay” burcundan çok sevimli, çok cool bir kızım var.

Sevdiğim arkadaşlarım Mayssa, Denise ve Enjy nedeniyle umarım kızımda onlar gibi konuşkan, sevimli, arkadaş canlısı olur dediğim ve umutlandığım bir burç.

Üstelik Mayssa ile aynı gün doğdular, “Doğum günümü unuttunuz ama bir daha asla unutamayacaksınız.” diyerek açtı kutlama telefonunu.

Doğumdan sonra aileler ben doğurdum demek için arandı, herkes çok şaşırdı. Annem çok ağladı, yanımda olamadığı için çok üzüldü.

Böyle büyük bir deneyimi sadece eşim ile birlikte, yabancı bir ülkede, tek başımıza yaşadık. Hem haksızlık gibi geliyor hem de ikimiz böyle zor bir işin altından başarı ile çıkabildik diye seviniyorum. 

Bir sürü değişik, karışık duygular içindeyim. Hamilelik, doğum gerçekten çok zor bir olay. Özellikle doğumdan sonra sevinemiyorsunuz bile endişelenmekten, korkudan. Ya çocuğumun başına bir şey gelirse, ya mutlu olmazsa bu acıya nasıl dayanırım ile geçti ilk günlerim. Bu kadar tatlı bir varlığın üzüldüğünü görmek en büyük korkum oldu.

Kızıma ilk gördüğüm andan itibaren aşık oldum ve her geçen gün daha çok aşık oluyorum ama bu onun için daha çok kaygı duymama neden oluyor. Bu da beni hafif depresyona sokuyor. Siyah Süt’ü okurken amma da abartmış diyerek eleştirdiğim yazara, sevdiğin bir adamın, şöhretin, annenin, paranın, güzel bir işinin olmasının bu kaygıları duymama lüksüne sahip olduğu yönündeki son derece yanlış yargılarım bir anda silindi ve kendimden utandım.

Bir arkadaşım, “Annelik sürekli vicdan azabı çekmektir.” demişti, ne doğru söylemiş.

Bunun yanında sizi bambaşka bir dünyaya açıyor annelik. Eskiden merhabadan öteye gitmediğim anne komşularımla artık her gördüğümüzde birbirimize daha gülen bir suratla sohbet ederken buluyorum.

Anladım ki, anneler arasında tuhaf görünmez bir bağ varmış ve bu bağı ancak anne olduktan sonra hissedebiliyormuşsunuz.

Anne komşularımla/arkadaşlarımla daha çok yakınlaştım ve onların etrafımda olmasına şiddetle ihtiyacım var.

Ben doktora gittikten sonra bile yazdığı ilacı vermeden arkadaşlarıma danışıyorum, “Doktor vitamin D verdi, sen kullanmış mıydın?” diye Uygar’ı arıyorum mesela.

Onların deneyimlerini ve bilgilerini çok kıymetli buluyorum.

Lalin’in bir sözü vardı, hiç unutmadım, inanın çok doğruymuş.

“Anne olan bir arkadaşını ancak anne olduktan sonra anlayabilirmişsiniz.” demişti.

Bununla beraber sürekli çocuğundan bahseden, bekar ya da çocuksuz arkadaşlarına “Siz beni anlamıyorsunuz, biz ayrı dünyaların insanlarıyız artık” tarzında sinyaller vermektende ödüm kopuyor, “Anne oldu ve çok sıkıcı oldu.” demelerini istemiyorum.

Hiç kimseye her kadın bu deneyimi tatmalıdır gibi iddialı sözlerim yok. Bunu söyleyenlere her zaman içten gıcık olmuşumdur. Sanki kendi isteğiyle çocuk yapmamayı seçenlere haksızlık olarak görmüşümdür, hâlâ öyle düşünüyorum. Bence her kadın bir çocuğun hayatınıza girmesinin sizi ne kadar mutlu edeceğini tahmin eder (benim için aynen tahmin ettiğim gibi oldu) ancak siz bencilce sebepler deyin, ben büyük bir sorumluluk duygusu diyeyim, herkes çocuk yapmamalı diyorum.

Ben tabii ki pişman değilim ancak açıkçası kendimden emin değilim. “Bu kadın hiçbir zaman çocuk yapmamalı” kategorisinde olmaktan korkuyorum. İyi bir anne olmak çok zor. Şu an çalışmadığım ve en büyük yardımcım süper annem yanımda olduğu halde hiçbir şeye yetişemiyorum. Annelik, bebek bakımı hakkında çok cahilim ve okumam, öğrenmem gereken çok şey var. Ayrıca sadece bu konuda bilgili olmak işe yaramıyor, her çocuk ayrı bir deneyim.

İşe başlayıp, annemi de eninde sonunda evine göndermek zorunda kaldığımda hayatımın alacağı hal beni gerçekten bunalıma sokuyor.

Belki de hâlâ tesiri altında olduğum doğum sonrası depresyon yüzünden böyle düşünüyorum, kim bilir? Büyük bir ihtimalle düşüncelerim zamanla değişecek ve oturacak. 

Sürekli korku ve endişe duyarak bu anın tadını da kaçırmak istemiyorum, çünkü Sena ile geçen her an çok keyifli ve evde onunla 24 saat olma lüksüm hiç bitmesin istiyorum. Annem, ben ve eşim onu sevmek için yarışıyoruz. Eşimin kızımıza olan sevgisini görmek bile ayrı bir zevk.

Daha anlatmak istediğim, paylaşmak istediğim çok şey var anne olmak ile ilgili ve neyse ki bunu yapmak için çok doğru bir yerdeyim.

Hoşça kalın.

Mutlaka izleyin: Slumdog Millionaire, Vicky Cristina Barcelona ve Revolutionary Road

Mutlaka okuyun: Eat Pray Love

Nilgün
2009-01-26
Bu yazı 32879  kez okundu.
Yorum:22.04.2010
Selam Nilgun,

bu mail gurbetten bir arkadasindan..kader bizi once universitede sonra Londra'da simdide anneyiz biz.de karsilastirdi..Oglum Derin'e hamileligim doneminde ve sonrasinda surekli okudugum siteye uzun zamandan sonra bugun baktim ve resmini gordum ve yazilarini zevkle okudum..Herseyden once dunyanin en guzel duygusu anneligini tebrik ederim, seker kizininda resmini gordum, sansi bol olsun,allah anneli babali buyutsun..yazi hayatinda da basarilar dilerim..gorusmek dilegiyle..emine
Yorum:05.02.2009
Nilgüncüm gördüm ki anne olmussun. Sen de artik melekler kulübüne katildin. Cocuklar oldugu kadar anneler de birer koruyucu melektir. Cok sevindim. Allah anali babali saglik sihhatle büyümesini nasip etsin insallah. Öpüyorum bebisi de seni de. sevgiler
gönül türkay (deryanin annesi)
Yorum:28.01.2009

Bu sefer aramiza hosgeldin demek sirasi bende Nilgun :-)) sesin cikmiyordu ne zamandir, belliydi birseyler oldugu ....Cok tebrikler, anali babali buyusun Senacik, mutlu ve saglikli olsun...

'Evlat sahibi olmak mazohizmin daniskasi' der benim de bir arkadasim..ah ne kadar dogru..

sevgiler
Nil
Yorum:27.01.2009
Nilgün hanım sizi bir kez daha tebrik ederim.
gözünüz aydın.
evet aynen yazdıklarınızı yaşadım.
bende gıcık olurdum bazı lafa söze. en basitinden "anne olunca beni anlarsın " sözüne gıcık olurdum ama şimdi ise ne kadar haklı olduklarını gördüm. anneme daha çok bağlandım.

evet bende herkes çocuk yapmasın diyenlerdenim.
bencil oluyor kimi anneler. afedersiniz tabiri caizse doğurup atıyorlar sokağa. büyüsün kendi kendine.
veya kendine bile yetecek maddi durumu olmazken hiç düşünmeden çocuk sahibi oluyorlar. çocuğu hastaney bile götürecek paraları yokken.
buna çözüm de var. sabret maddi durumun düzelince, çocuğuna yeteceğine inanınca anne ol diyorum.annlik fedakarlıktır çünkü, annelik bencillik değildir.
her şeyden önce çocuğunun geleceği gelir bir anne için.
sezeryanla doğum yaptığınızı bilmiyordum. hayırlısı olsun.bende sezeryanla doğum yaptım ve psikolojim çok bozulmuştu.
ama siz dirayetli ve sağlamsınız.
size kızınız ve babasıyla mutluluklar diliyorum...
sevgiler
Yorum:27.01.2009
Caniiiiiimmmm….
Sana annelik yolunda basarilar ve mutluluklar diliyorum.
Hepimiz ayni anlattigin gibi bu duygulari yasadik ve yasiyoruz.
Senacigimiz cok tatli bir bebek. Sen fazla endiselenme. Hersey olacagina variyor.
Sen ne kadar cool ne kadar rahat olursan Sena da o kadar rahat ve mutlu olur.
Kendini gereksiz sorular, telaslar ve stresler yüzünden üzme sakin.
Cocuklar ne istedigini bilen ve biz annelerede yol gösteren varliklar. Sadece kizini dinle ve kendi yüregini dinle. Hersey yoluna giriyor. Gittikce hersey güzellesiyor. Sen hic merak etme. Sonucta hangi anne annelik egitimi alarak doguruyorki cocugunu? Her anne damdan düsercesine anne oluyor…. Postnatal strosnatal viz geliyor vallahi… hele bir calismaya basla
Canim saka bir yana dogumunun iyi gecmesine cok sevindim. Seni korkutmak icin sana 7 ay boyunca söylememistim ama bende epidural ile dogumumu yapmak istemistim. Doktor 16. kez kemigime igneyi soktugu icin kismi uyusma olmamisti. Baska doktor gelip 17. kez dogru yere vurduktan sonra bile tamamen bir uyusma olmamisti ve ben ilk kesigi öyle iyi hisettimki anlatamam…sonra tam narkoz ile sezeryan olmak zorunda kaldim... epidural iyi bir yöntem ama bende olmamisti. Önemli degil, saglik olsun…. Seni kocaman öpüyorum… hersey ücünüzün gönlüne göre olsun
Yorum:26.01.2009
Sabahin 1.30 u su an Delhi´de.Uyku tutmadi,bilgisayarimi actim biz anneryize bir bakayim belki Nilly´nin yeni yazisi cikmistir,mujdeli haberi anlatan dedim kendime..Ne iyi etmisim,icimi isittin, hemde senden bir haber almis oldum. Tekrar tebrik ederim canim benim.Sena bebisimizin hayatimiza getirdigi guzellikler, mutluluklar dilerim artarak deva eder. Allah onu ve cekirdek Gokkent ailesini tum nazarlardan korusun.Senaýi ve seni cok cok opuyorum.En kisa surede gorusmek uzere (yuzyuze).
Sevgiler
Zehra
Yorum:26.01.2009
sevgili nilgun, kimbilir nasil guzel bir anne olmussundur. kucuk yumurcagin size surpriz yapmasina, bunu yasamis bir anne olarak guldum.. yalniz dogurmus, uzakta olan butun kadinlarin yasadiklarini cektikten sonra, simdi iyiki oyleydi diyorum, boylece ben kizimin herseyiyle ilgilendim, egitimini kafama gore tutturdum;)) tabii, bu zugurt teselliside olsa...
bu arada yay burcunundan biri olarak yay bir kizinin olmasinin keyfini cikart diyorum, seni cok eglendirecek...
seni ve esini kutluyorum. saglicakla kalin. zeynep
Yorum:26.01.2009
Nilgun'cüm ne kadar uzunnn bir süredir merakla bekliyordum, şimdi derin bir oh dedim :)
Çokk çok sevindim.
Size de bizimki gibi eğlenceli, sağlık ve güzelliklerle dolu günler diliyorum.
Ama bilgiler eksikk :) Kızımızın ismi ne oldu mesela?
Sakın ille de depresyona gireceğim diye bekleme.Onu pas geç, ben geçtim çok daha iyi oldu :)
Sevgiler gonderiyorum güzel anne ve meleğine.
Beantwortet von nilgun04.02.2009
Merhaba Aynur
Bende ne zamandir sana yazmak istiyordum, yorumunu yeni gordum, cok sagol. Ismi Sena oldu. Bana e mail adresin lazim, bana nilgunozhan@yahoo.com dan ulasabilir misin?
Cok opuyorum seni ve ufakliklari, ben yazilarindan takip ediyorum ama yorum yapma sansim olmadi.
Yorum:26.01.2009
Nilgüncüm, bundan birkaç sene önce , bu duygularla , böyle bir yazı yazacağına asla inanmazdım.Şu anki halimiz gerçekten çok tuhaf geliyor, sen anneliği öven yazılar yazıyorsun, ben de sana bebek bakımıyla ilgili tavsiyelerde bulunuyorum,muhteşem ikili:)Ne demiş atalarımız ; ne oldum dememeli, ne olacağım demeli:)
Seni ve minik Sena'yı çok öpüyorum,size mutluluk ve sevgiyle dolu çoookk uzun bir beraberlik diliyorum.